04 Mayıs 2024

zeki-sarihan

BEN BİR BURJUVA MIYIM?

  • PDF

Fatsa Ortaokulu’ndan öğrencim olan Cemal, beni ara sıra telefonla arar. Toplumsal gelişmeler hakkındaki görüşlerime değer verdiğini söyler, son gelişen siyasi durumlar hakkında ne düşündüğümü sorar gibi yaparken kendi görüşlerini benimle paylaşır.

 

Son aramasında Ayvalık’ta tatil yapmakta olduğumu söyleyince “Hocam sen de burjuva olmuşsun” dedi. Bilmem latife yaptı, bilmem inanarak söyledi. Düşüncelerimi daha kolay anlatabilmek için bu “burjuva” sözcüğünü yazılarımda ülkeyi yöneten ve geçmişte yönetmiş sınıfları tanımlamak için ben de sık sık kullanırım. Bunun karşısına ise emeği ile yaşayan kalabalık bir sınıfı koyarım. Cemal gibi benim için de öteki olan burjuvalardır. Kürtler, Rumlar, Ermeniler, hatta değişik partilere oy verenler değil.  Bir an için Cemal’in beni burjuva sınıfına katmasına rıza gösterdim ve “Haklısın!” dedim.

 

Bunun nedeni, elimde bir istatistik yok ama ülkemizde yaklaşık 80 milyon insanın belki ancak dörtte birinin veya beşte birinin deniz kıyısında bir yazlığının bulunmasıdır. Yazlık alma imkânı olanların önemli bir kısmının, böyle bir şeye yatırım yapacağına kasabası veya kentinde arsa, başka bir ev daha almayı tercih edeceği de açık. Bizim köylüler öyle yapıyorlar. Cemal’in beni burjuva saymasının nedeni olsa olsa bir yazlık sahibi olmamız değil,  kısa bir süreliğine de olsa yazın deniz kıyısında denize girmiş olmamdır.

 

Onun psikolojik olarak kent kültürüne tepki duyduğunu şu değerlendirmesinden de anlamak mümkün: AKP’nin düşüşünün Gezi protestolarıyla başladığını söylediğim zaman, “Bırak hocam, onlar küpeli, onlardan hayır gelmez!” dedi. O, kırsaldan başlayacak bir harekete bel bağlamıştı.

 

Cemal’in benim için uygun gördüğü “Burjuva” sıfatına gelince, yaşam standardı göz önünde bulundurulunca bunu da bir kalemde reddetmem uygun düşmez. Emekli öğretmen maaşı alıyorum. Bundan başka Ankara’da bir konut ve bir büronun sahibiyim ve bunlardan 550’şer lira aylık kira gelirim var. Beni bu gayrimenkulleri almaya iten çalkantılı bir siyasi ortamda duyduğum gelecek endişesidir. Daha yüksek öğrenimde iken okuldan temelli atıldığımı, üç yıl hürriyetimin elimden alındığını, 1983’te meslekten çıkarıldığımı bilenler, neden böyle bir yola başvurduğumu anlayacaklardır. Köyde de üç kardeşin ortak bir evimiz ve benim ortakçıya verdiğim babadan miras 8,5 dönüm fındık bahçem de bulunuyor. Ailece kullandığımız bir arabamız da bilmem burjuva olmanın kanıtlarından biri sayılabilir mi?

 

ÖNEMLİ OLAN HANGİ SINIFA HİZMET ETTİĞİN

 

Fakat bir insanın hayat standardı, yalnız kişisel geliri ve mülkü ile değil, ailenin toplam geliriyle ölçülür. Bunun hesabını geçen yıllarda yapmıştım ve Türkiye halkının ortalama gelirinden daha yüksek bir gelire sahip olduğumuzu saptamıştım. Bu durum, her sosyalist insana biraz sıkıntı verir. Ben bunu mümkün olduğunca sade yaşamaya çalışarak ve yoksulların hakkını savunarak kapatmaya çalışıyorum. Bu bana aynı zamanda halimize şükretmek gerektiğini de hatırlatıyor. İşin aslına bakılırsa, aydınlar bir sınıf değildir. Onlar, hangi sınıfa hizmet ediyorlarsa o sınıftan sayılırlar. Bir aydın kendini sorgulayacaksa düşünceleriyle hangi sınıfa hizmet etmekte olduğunu sorgulamalıdır.

     

Fakat beni tanımlayan sözcük gene de “Burjuva” olamaz. Çünkü o sekiz buçuk dönüm fındık bahçesinden başka bir üretim aracım yok. Kimseyi de yanımda çalıştırmıyorum. Yani bir işveren değilim. Ben bir kafa emekçisiyim. Okuyorum, yazıyorum ve geçmişte birkaç kitabımdan telif hakkı aldıysam da bunlardan artık bir şey kazanmıyorum. Öğretmenlikten emekli oluktan sonra, gelir getirici bir işte çalışmamaya ve kendimi toplumun gönüllü hizmetine vermeye karar verdim ve öyle yaptım. Kitaplarımdan doğru dürüst telif hakkı alabilsem, herhalde bu da haksız bir kazanç sayılmazdı. Bugün aylık gelirim taş çatlasa 4 bin lirayı bulmuyor.

 

İki türlü esnaf vardır: “İşler nasıl?” diye sorduğunuzda çoğu “Siftah etmeden dükkânı kapatıyoruz!” diye yanıtlar, pek azı işlerinin iyi olduğunu söyler. Arıcılık yapanlara kaç petekleri olduğunu, koyun sahiplerine kaç koyunları olduğunu söyletmek biraz zordur. Söylerlerse nazar değermiş! Bizim toplumumuzda zenginlik biraz ayıp sayılır. Eskiden bir ödeme yapılırken kesenin ağzı arkaya dönülerek açılır, içindeki paranın görülmesi önlenirdi. Hemen herkes mal varlığını açıklamaz veya mal varlığının bir kısmını gizleme yoluna gider. Neyse ki milletvekilleri için ailenin mal varlığını beyan etme zorunluluğu var. Bu nedenle benim mal varlığım da TBMM’nin envanterine girmiş bulunuyor.

(Ayvalık,23 Ağustos 2015)

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

trafik cezası öde kredi kartı ile fatura öde online fatura ödeme fatura öde