23 Nisan 2024

DÖKÜLÜYORUZ; SOLAN SONBAHAR YAPRAKLARI GİBİ

  • PDF
Mevsim sonbahar...
Sonbaharın ruhuna uygun solgunluk yaşıyoruz.
Doğanın rengi de soldu. 
Yaşanan solgunlukla birlikte yapraklar da dökülüyor.
Tıpkı ülkemizin ekonomik açıdan döküldüğü gibi. 
Oysa dökülmeyecektik.
Tam aksine zenginleşecektik.
Ne oldu da 1994 ve 2001 krizlerinin gerisine düştük?
Doların on liraya koştuğu süreci yaşıyoruz.
20 yıldır ülkemizi yöneten cumhurbaşkanımız nerede hata yaptı?
Daha dün, dövizin yükseleceği biline biline faiz düşürüldü. 
Döviz aldı başını gidiyor.
Yani; tabiri yerindeyse “SALDIM ÇAYIRA-MEVLAM KAYIRA” anlayışı bağlamında bir olumsuzluk yaşıyoruz..
Sonbahar yaprakları gibi solup dökülüyoruz. 
Hızla fakirleşiyoruz. 
Adeta hayat pahalılığı teşvik ediliyor sanki. 
Zaten üretimlerinden vazgeçmiş, genel ihtiyaçlarını dışarıdan alan bir ülke olmuşuz. Aldığımız her ürün dövizle alınıyor. O halde dövizin her kuruş artışı cebimizden alıp götürüyor. Fakirleştiriyor bizi. 
Mevsim sonbahar... 
Dökülüyoruz solan yapraklar gibi.
* * *
 

İYİ Kİ CUMHURİYET VAR

İki gün sonra cumhuriyet bayramı. 
Cumhuriyetle yönetilme öngörüsü 98 yıl önce düşünülmüş.
Ne de iyi olmuş.
Günümüz şartlarının en değerli yönetim şekli.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.
Büyük bir deha. Mükemmel bir öngörü. 
Minnettarız.
Biz de bu cumhuriyetin içini demokrasi ve hukuk ile doldurabildik mi? 
Temel insan haklarıyla taçlandırabildik mi?
Evrensel değerleri benimseyebildik mi?
Üretebildik mi, kalkınabildik mi, toplumsal refahımızı sağlayabildik mi?
 
Büyük ATATÜRK’ün hedef koyduğu “çağdaş medeniyet seviyesine” yükselebildik mi?
Yoksa cumhuriyet değerlerini törpüledik mi? Yok etmeye mi yöneldik?
Millet olmaya değil, ümmet olmaya mı özendiriliyoruz?
Cumhuriyetle yönetim şekli 98 yıl önce hedef konulmuş.
Türk toplumu asla bu hedeften şaşmayacaktır.
Medeni, kalkınmış, bilime değer veren özgür bireyler yetiştirmeye devam edecektir. 
Büyük deha... Mekanın cennet olsun. 
İyi ki cumhuriyet var.
* * *
 

BİRDE BÜYÜKELÇİLER SORUNUMUZ OLACAKTI

Ekonomik kararların olumsuzluğunu yaşıyorken başımıza bir de büyükelçiler meselesi çıktı.
Dört yıldır tutuklu olarak hapiste yatan Osman Kavala isimli işadamının hukuksuz olarak tutulduğunu dile getiren on ülkenin büyükelçisi; cumhurbaşkanımız tarafından muhtemelen “istenmeyen adam” ilan edilecekken büyükelçilerden son anda geri adım geldi.
Bu on ülke; Amerika, Almanya, Fransa, Hollanda, Danimarka, Norveç, Yenizelanda, Finlandiya, İsveç, Kanada’dan oluşuyor.
Bu ülkeler dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında.
Hatta ihracatımızın yüzde 25’i bu ülkelere yapılıyor. Alışverişimizin merkezi, bu ülkeler.
Diyorlar ki; kısaca, “Ey Türkiye; yargını bağımsız hale getir. Hukuk kurallarını işlet. Uzun tutukluluk durumundan vazgeç. İnsan haklarına uy.”
Zaten Türkiye uluslararası anlaşmalarda bu kurallara uyacağını da taahhüt etmiş. Anlaşmalara imza atmış. 
Tabii ki; Türkiyemizin iç işlerine dışarıdan müdahale edilmesi kabul edilemez. 
Ancak; attığımız imzanın karşılığında da bizden beklentiler olmakta. Bunu da yerine getirmekle yükümlüyüz. 
Adamlar diyor ki; “Demokrasinizi geliştirin, yargınız bağımsız olsun, hukukun üstünlüğüne uyun, insan haklarına riayet edin”
Türk halkı bu değerleri hak etmiyor mu?
Niye dışarıdan birileri bunları dayatsın ki?
Büyükelçiler de “iç işlerine müdahale edemeyiz” dediler ve Türkiye derin bir nefes aldı.

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

trafik cezası öde kredi kartı ile fatura öde online fatura ödeme fatura öde