19 Nisan 2024

KEŞKE 35 LİRA VERİLSE

  • PDF
Yeni bir fındık sezonuna hazırlık yapılırken “TABAN FİYAT” beklentisi yine gündemde yerini alıyor. 
Fındık bölgesinde taban fiyat beklentisi her yıl olduğu gibi bu yılda çok normal.
Çünkü ürünümüz değerli ve kıymetli.
Dünya üretiminin yüzde 75’ini de biz üretiyoruz.
Hal böyle olunca yeni sezonda taban fiyat beklentisi de yüksek olmakta.
Geçen yıl taban fiyat 22.00 lira civarındaydı.
Yeni taban fiyat geçen yıla oranla en az yüzde 30 artmalı.
Enflasyon ve dövizdeki yükseliş karşısında gerçekçi artış yüzde 30 olmalı.
Muhalefet partileri kilo başına her ne kadar 35 lira isteselerde 29-30 liralık bir taban fiyat verilmesi üreticinin yüzünü güldürecek olan fiyattır. Üreticide de böyle bir rakamın kabul göreceği tartışmalar arasında.
Fındık ürünü her geçen yıl daha kaliteli üretilmekte. Üretici bahçelerine önem vermekte. Gübresi, ilacı ve bakımıyla favkalade yakından ilgilenmekte. Bu ilgi kaliteyi de tonajı da ciddi yükseltiyor. 
Geçen hafta cumhurbaşkanımız Sayın Tayyip Erdoğan “çay fiyatını verdik, şimdi sıra fındık fiyatında” demişti.
Çaya bu yıl yüzde 20 civarında fiyat artışı yapıldı.
Fındığa da en az yüzde 30 zam yapılmalıdır. 
Muhalefetin istediği 35 lira seviyesine ulaşılamasa da yakınlarında bir rakamı tutturmak ve vermek gerekir. Üreticinin ancak bu şekilde yüzü güler. 
Fındık bölgesi seçmeni AK Parti iktidarını ciddi oranda destekliyor. Bu destekde taban fiyatın önemi göz önünde bulunduruluyor. Dolayısıyla hükümetin taban fiyat uygulaması fındık bölgesinde kabul görünce seçim sandığına da aynı parelelde yansıyor. 
CHP Ordu milletvekili Mustafa Adıgüzel fındık hakkında sahada ciddi çalışmalar yapan bir vekil. 
Parti genel başkanına bir sunum yaptı. Dosya hazırladı. 
Bu çalışma sonunda Kemal Kılıçdaroğlu ile bir araya geldi ve partisinin fındık taban fiyatı ile ilgili parti görüşünü açıkladılar. 
Kılıçdaroğlu fındık taban fiyatının 35 lira olması gerektiğini beyan etti.
Bunu da Mustafa Adıgüzel’in çalışmaları ışığında açıkladı.
Aynı fiyatı Demokrat Parti Ordu milletvekili Cemal Enginyurt’da telaffuz etti.
“35 liranın altında açıklanacak fiyat üreticiyi ezer” dedi.
Muhalefetin istediği fiyat ne kadar gerçekçi olur bilemem. 
KEŞKE 35 LİRA VERİLSE. 
 
* * *
Kamuoyunu yakından ilgilendiren gelişmelerde gazetecilerin de yorum yapmaları kaçınılmaz olur.
Örneğin; suç örgütü lideri olarak tanınan Sedat Peker’in ifşaatları siyasetin ne kadar kirlendiğini ortaya koymakta. 
İç içe bir dostluk oluşmuş. 
Maaşa bağlanan siyasetçiler, çanta dolusu para verilen siyasetçiler, çökerek elde ettiği mallar-mülkler-işyerleri vs vs...
Üstüne üstlük iktidarda bulunan partilere destek vermek için yaptığı mitingler, muhalefeti tehditler, öğretim üyelerine karşı ileri sürdüğü konuşmalar.
Demokratik-hukuk devletlerinde hiç görülmeyen ilişkiler, gelişmeler. 
Bu gibi oluşumlar nedeniyle de ülkemiz demokrasisi geri düşüyor.
Hukuk düzenimiz mafya oluşumlarına müdahale edemiyor.
Kamu düzeni “çöken çökene” yürüyor. 
Güçlü olan güçsüzü eziyor. 
Yazık, hani demokrasimiz gelişecekti.
* * *
Büyük kentlerdeki yoksullaşmayı ibretle izliyoruz.
Buna yerel yönetimler müdahale ediyor.
Baksanıza İstanbul’da yoksullar her geçen gün hızla artıyor.
İstanbul’un büyükşehir belediyesi işi gücü bırakmış insanların yoksulluğu ile uğraşıyor. 
Ekmeğinden marketine, ulaşımından suyuna, eğitiminden geçimine kadar her alanda mücadele ediyor.
Bu çalışmalar bütün yerel yönetimlerin görevi haline dönüşüyor.
Bu geniş kitlelerin neden fakirleştiğini anlayan var mı?
Niye geçinemiyorlar?
Yoksulların sayıları neden artıyor?
Ülkeyi yönetenler lütfen düşünsün!!! 
* * *
 
Muhalefetin “millet aç” söylemlerine, cumhurbaşkanımızın “doyuruverin” cevabı, geçen hafta gündemi sarstı doğrusu.
Demek isteniliyor ki; “ben yeterince doyurdum, yeni açları da siz doyurun.”
Oysa esas mesele açların çoğalması olmalı. Aksine azaltılmalı.
Cumhurbaşkanımız seçilmeden önce bir konuşma yapıyor. 
“... Bu memlekette yüzde 25’lik kesim açlık sınırında, yüzde 50’lik kesim yoksulluk sınırında yaşıyor. Benim milletime bunu reva göremeyiz. Bu üçlü koalisyon hükümeti bu memleketi açlığa mahkum etti. Bunu kabul edemeyiz ...” diyor.
 
“Biz en başta yoksullukla mücadele edeceğiz” diyor.
Evet; bu söylem 2002 yılında dile getirilmiş. Aynı yıl AK Parti iktidara geliyor. 
Aradan geçen 19 yılda fark eden bir zenginleşme veya bu yönde bir gelişme var mı?
Görülüyor ki; ülkede yine açlık, yoksulluk tartışmaları aralıksız devam ediyor. 
Aynı tartışma şimdi muhalefet tarafından dillendiriliyor. 
Demek oluyor ki; 20 yıldır değişen bir durum yok.
Zengin daha çok zenginleşiyor, fakir daha çok fakirleşiyor. 
Bu olumsuzluk nereye varır?...
Cevabı olan elbette vardır. 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

trafik cezası öde kredi kartı ile fatura öde online fatura ödeme fatura öde