29 Nisan 2024

GÜÇLÜ MUHALEFET OLMASI HİZMETİN KALİTESİNİ ARTTIRIR

  • PDF
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir rekora imza attı.
25 günlük “adalet” yürüyüşünü milyonların katıldığı muhteşem bir mitingle taçlandırdı.
Binlerce, onbinlerce, yüzbinlerce insanın katıldığı yürüyüşte hiçbir vatandaşın burnunun bile kanamadığını, şiddetin, kavganın olmadığını görmek ayrıca bir olgunluk vesilesi.. Demokrasiyi içine sindirmiş bir kitle. Avrupa milletlerine örnek olabilecek bir demokrasi kültürü.
Birçok yönlü görmek gerekir bu yürüyüşü.
Parti açısından bakıldığında Kemal Kılıçdaroğlu artık bir genel başkan değil, bir lider olmuştur. Bunu siyasi otoriteler böyle görüyor. 
Kılıçdaroğlu ana muhalefet partisi lideri konumuyla iktidara alternatif olabilecek ve bunu da adalet yürüyüşüyle ortaya koymuş ve bu güveni sağlamış olduğunu.. veya referandumda hayır oyu vermiş kitlenin lideri olabileceğinin ilk işaret fişeğini Maltepe’de atmış sayılır. 
25 günün sonunda “bu da kötü oldu” denebilecek hiçbir olumsuzluğun yaşanmadığı yürüyüş, demokrasi kültürümüze de önemli tecrübeler ve olgunluk kazandırmış oldu.
Anlaşıldı ki; artık Türkiye’de siyaset tek kutuplu olmayacak. 
Güçlü iktidar eksenli siyaset yerini güçlü iktidar, güçlü muhalefete bırakacak.. Oluşan bu yeni siyasi denge Türkiye’ye çok önemli kazanımlar sağlayacak. İktidar ben yaptım oldu, demeyecek. Denge, denetim olgularına daha çok önem gösterilecek. 2019 seçimlerinde meydanlar daha çok ısınacak. Alternatifler çoğalacak. Bu alternatifler ülkemizin gelişmesine, kalkınmasına, demokrasi kültürüne, komşuluk ilişkilerine pozitif yansıyacak. 
Bu denge aynı zamanda Kılıçdaroğlu’nun performansına bağlı. Kararlı politikalarını sürdürür, kısır döngüler arasında debelenmez, kavgacı değil somut değerler üzerinde yürür, parti içi kavgaları sonlandırır, hayırcı kitleye güven verir ve bu kitlenin üzerine yeni kitleler eklemeyi başarırsa ülkenin siyasetine de   hizmet etmiş olur. 
Kılıçdaroğlu birinci etabı tamamlanmış oldu. Liderlik karizmasını ispat etti. 
Ayrıca “hak, hukuk, adalet” kavramlarının toplumlar için ne kadar değerli olduğunu ortaya koymuş oldu. Demek ki doğru politikalar ortaya konulduğunda kitleler bu politikalara destek oluyor. Zaten sokaktaki vatandaşın beklentisi de ülke çıkarları adına doğru politikalar üretilmesi değil mi?
 
“TABAN SİYASETİ”
Çoğu zaman siyasi sohbetlerimizde “taban siyaseti” yapılmalı öngörüsü gündemde yer alır.
Bunu da Fatsa’da en çok Ahmet Koç dile getirir. 
Ahmet Koç; bilindiği üzere ilçemizde siyasette ve ticarette önemli tecrübeler edinmiş bir abimiz.
Muhtemeldir ki; öngörüleri tecrübesinden kaynaklı olmalı. 
Siyasi öngörülerine açıkçası tespitlerine çoğu zaman tanık olmuşumdur. Olası sonuçlar üzerindeki tahminleri doğru çıkmıştır. 16 Nisan referandum sonuçlarını harfiyen tutturmuştu. Hatta bir sohbetimizde 2016 yılı fındık fiyatları ile ilgili tahmininde sezon sonunda fiyatın 8,50 TL.’ye düşeceğini ta sezon başında beyan etmişti. 
Ahmet Koç; ANAP döneminde İl Genel Meclis Üyeliği ve İlçe Başkan Yardımcılığı yapmış bir siyasetçi. İl Genel Meclis Üyeliği döneminde sanki milletvekili gibi etkin ve güçlü bir dönem geçirmiştir. Bahsettiğim dönem 1990’lı yılların başına denk gelir. 
İl Genel Meclis Üyeleri ilin parlamenterleri pozisyonunda idiler. İlin yatırım ve planlamaları bu üyeler tarafından hazırlanırdı. İl Genel Meclisleri küçük birer Türkiye Büyük Millet Meclisi gibiydi. Aynı dönemde Doğruyol Partisinden de Rahmi Yangın İl Genel Meclis Üyesi idi. 
Bu iki isim Fatsa’da yerel siyasetin en güçlü olduğu dönemin simaları olmuştu. 
“Taban siyaseti” kavramını günümüz siyasetçileri için en iyi tanımlayan Ahmet Koç’tur.
Nedir derseniz; Ahmet Koç’un beyanıyla sunalım: “Taban siyaseti halkın içinde olmak demektir. Cenazede, düğünde, davette, camide, cemaatte olmak demektir. Zaman ayırma demektir. Mesai harcamak demektir. Öpmek, kucaklamak, gülmek demektir. Eğer bu davranışları gösteremiyorsanız taban siyaseti yapmıyorsunuz demektir. O zaman da oylarınız gerilemiş demektir. Kısaca aktif siyaset yapacak olanlar tabana inecek, tabandaki vatandaşlarla bire bir buluşacak, köye gidecek ve köylü ile köylü, şehirli ile şehirli olabilmektir.” diyor.
Bu politik duruşu AK Parti sergiliyor. Teşkilatlarda görevli olanlar tabana inebiliyor. Dolayısıyla AK Parti için başarının gelmesi de buna bağlı. 
Sanırım CHP’de bu çizgiye gelmeye başladı. Kılıçdaroğlu dün yaptığı açıklamada “CHP eski CHP olmayacak” diyor. Yürüyüş ve miting böyle bir tablo ortaya koyuyor. O halde taban siyasetinden uzaklaşan, kopan partiler başarılı olamıyor. 
Sayın Ahmet Koç’da bunun altını çiziyor. 
 
BİR YIL BİTİYOR
15 Temmuz darbe kalkışmasının birinci yılını geride bırakıyoruz.
Çok ama çok büyük bir tehlikenin bertaraf edildiğini her geçen gün daha iyi anlıyoruz. 
Olası bir darbenin ülkemize ve milletimize ne kadar zarar vereceğini daha iyi hayal edebiliyoruz. 
Bir iç savaşın eşiğinden döndüğümüzü daha iyi görebiliyoruz. 
Emperyalist güçlerin ülkemize nasıl tuzaklar kurduklarını daha somut fark edebiliyoruz. 
Tüm dini, manevi değerlerimizi kullanmayı bile göze alan darbeci faşistler, şimdi hak ettikleri cezaları alsın istiyoruz. 
Türkiye terörle mücadeleye ciddi kaynaklar ayırıyor. Ülke kaynaklarımız bu soysuzlarla mücadeleye gidiyor. Hükümetimiz başta FETÖ terörü olmak üzere PKK, IŞİD örgütleriyle etkin mücadeleye devam edecektir. Çünkü FETÖ’nün hedefinde seçilmiş hükümet ve seçilmiş cumhurbaşkanını devirmek vardı. 
Gerçi bu örgütün devlet kademelerinde en ciddi yükselme dönemleri AK Parti hükümetleri dönemlerine rast gelmektedir. Birlikte iş tutuyorlardı. Kamu kaynaklarını birlikte kullanıyorlardı. Hükümetin en cici çocukları bu örgüt mensuplarıydı. Bu örgütten liste gelmeden kamuya personel alınmıyordu. Devletin en üst kademelerine gelmelerine yine bu iktidar yol vermişti. Aynı iktidar bundan sonra daha dikkatli olacaktır. Devlet kadrolarında başka cemaatlere alan açmayacaktır.
Kısaca; bir yıl önce ülkemiz büyük bir felaketin eşiğinden döndü. Tümüyle bir felaketten kurtulduk. 
Allah bir daha böyle bir tehlikeyi ülkemize nasip etmesin. Bu ve benzer hainliklerin tuzağına düşürmesin. 
 
FINDIK REKOLTESİ
Fındık rekoltesi 700 bin ton olarak açıklandı.
Bu tonajın aşağı yukarı tutma olasılığı yüksek.
Geçen 3 yılda da buna yakın rekolte tahminleri yapılmıştı. Ancak tutmamıştı. Bu rekolte tahmini de tutmayabilir. 
Fındık ürünü aslında hiçbir yönüyle tartışılmaması gereken bir ürün. Çünkü hiçbir maliyet gerektirmeden direkt ihracatı yapılabiliyor. İhracat geliri 3 milyar dolarlarda. 
O halde üreticisi de tedirgin olmamalı. 
Bakıyoruz ki; her yıl bir tedirginlik, bir fiyat belirsizliği, bir güvensizlik alıp başını gidiyor. 
Oysa fındık piyasası bir tabana oturması gerekiyor. Bunu sağlayacak olanda hükümet olmalıdır. Her yıl fındık üreticisini olası belirsizliklerden kurtarması gereken hükümettir. 
Nasıl olacak bu destek; tabii ki destekleme alımıyla. TMO kanalıyla ürün alıp piyasaya müdahale ederek. Bu müdahale piyasanın fiyat  dengesini sağlayacak.
Son üç yıldır rekolte düşük olmasından ötürü fiyatın yüksek olduğunu gördük. Açıkçası bu fiyatın dalgalı seyretmesi değil de bir orta noktada sabitlenmesi daha doğru olacaktır. Umarım bu sezonda çok düşük dalgalanma olmaz. 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

trafik cezası öde kredi kartı ile fatura öde online fatura ödeme fatura öde