29 Nisan 2024

HAİNLİĞİN DANİSKASI

  • PDF
İsviçre’de PKK’nın yaptığı mitingde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhurbaşkanının kafasına silah dayanan afişi ve buna izin veren anlayışı şiddetle kınıyorum. 
Bu fotoğrafta yer alan görüntü asla kabul edilemez bir tavırdır. 
Nasıl olur da bir devlet bu aymazlığa göz yumar. 
Bu müsamahanın demokrasiyle bağdaşır hiçbir gerekçesi olamaz. 
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına böyle bir fotoğrafla saldırılamaz. Bu hareketle iç politika ve referandum oylaması yönlendirilemez.
Yapılan tam bir hainliktir. Bu hainlik Türkiye Cumhuriyetine yapılmış en aşağılık harekettir.
Türkiye Cumhuriyetinin diplomasisi bunun karşılığını verecektir. 
Yapılan bu hainliğin karşısında Türk Dışişleri boş durmamalıdır. Misliyle cevabını vermelidir. 
 
PARTİ SEÇİMİ DEĞİL Kİ
Karmaşık davranışlar, karmaşık hareketler, karmaşık anlayışlar referandum oylamasının odağını oluşturuyor. 
Seçim günü yaklaştıkça söylemler de karmaşık bir hal alıyor ve sertleşiyor.
Oysa bu seçimin bir parti seçimi olmadığını anlamış olmamız gerekir. Liderlerin olmadık propaganda yöntemleri sanki bir parti seçimi yapılıyormuş havasına sokuyor seçmeni. 
AK Partinin 15 yıllık iktidarında her seçim döneminde bir mağduriyet yarattığını biliyoruz artık. Bu propaganda taktiği ile her seçimden de başarıyla çıkıldığı ortada. Taktik kabul görüyor. Karşılık buluyor. 
Referandum oylamasında da dışarıda oluşturulan bir mağduriyet oyunu oluşturulmaya çalışılıyor. 
Avrupa ülkeleri bu oyunun başrol oyuncuları. 
Almanya, Hollanda, Avusturya, Danimarka ve en son İsviçre olmadık senaryolar ortaya koyuyorlar. 
Kimisi bakanlarımızı sınır dışı ediyor, kimisi rezervasyonları yapılmış salonların rezervasyonlarını iptal ediyor, kimisi PKK mitinglerinde Cumhurbaşkanımızın kafasına silah dayanmış pankartlar astırıyor, kimisi gazetelerinde Türkçe manşetlerle “ERDOĞAN’A HAYIR VERİN” diyor, kimisi “DİKTATÖR” diyor…
Dışarıdaki bu oluşumlardan da iç politikaya malzeme çıkıyor. Mağduriyet gündeme geliyor. 
İşte son örneği İsviçre… daha neler yapacaklar… bekleyip göreceğiz.
Belki de ülkemiz batılı ülkeler tarafından bir tezgaha getiriliyor. 
Tek adam rejimlerinde iç savaşın daha hızlı olacağı, bölünmenin daha çabuk yaşanacağı hesapları içindeler. 
IRAK, LİBYA, MISIR, SURİYE… Bölünüp gittiler. Bu devletlerde tek adam rejimleri vardı. 
Dolayısıyla bu bir parti seçimi değil. Genel ve yerel seçimlerde zaten AK Parti birinci parti oluyor. Seçmen, AK Parti hizmetlerini zaten onaylıyor.  
 
AK PARTİNİN 
REFERANDUM ÇALIŞMASI
Referandum çalışmaları yerel ölçekte de sürdürülüyor. 
İl - ilçe teşkilatları hedefledikleri performansları ortaya koymaya çalışıyor. 
AK Partide bu çalışma yerel yönetimlerle daha çok güç kazanıyor. 
Düşünsenize Ordu’da 19 ilçe belediyesi ve bir de büyükşehir belediyesi  “EVET”e çalışıyor. 
Bakan, milletvekilleri, belediye başkanları, il ve ilçe teşkilat başkanları ve kadın ve gençlik kolları başkan ve yöneticileri bir bütün halinde alanlarda çalışma sergiliyor. Arı gibiler. İktidar olmanın kazanımlarıyla ulaşamadıkları mevki yok. 
Tüm kapılar sonuna kadar açılıyor. Girmedikleri-giremedikleri yer yok. Kamu kurum ve kuruluşları, işyerleri, evler, sitelerin kafeteryaları, kahvehaneler… her nereyi isterlerse orayı hedef seçebiliyorlar. Propagandalarını yapabiliyorlar. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini geniş kitlelere anlatabiliyorlar. Bu yerelde oluyor. 
Ya genelde?
Üç lider. Başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli. 
Bunun yanında medyanın yüzde 90’ı… 
HAYIR’cılar bu güç karşısında eşit koşullarda rekabet edebilirler mi?
 
CHP’NİN EŞİT KOŞULLARDA 
PROPAGANDA YAPAMAMASI
Geçen hafta CHP Fatsa İlçe Başkanı Onur Çam ile yaptığımız bir sohbette; “… Kamu kurum ve kuruluşlarına ziyaret talebimizi bildiriyoruz, ev gezileri talebimiz oluyor, toplu konut site kafeteryalarından ziyaret isteğimiz oluyor… ancak aldığımız cevap çoğu zaman ‘aman gelmeyin’ diyorlar. Bu tavır toplumdaki korkunun ne kadar büyük olduğunun somut göstergesidir. İnsanlar siyasal tercihlerinin açığa çıkmaması için bile muhalefetten geri duruyorlar. Fikrinin ortaya çıkmasını istemiyorlar. Bizimle aynı tercihte bulunanlar dahi bizimle iletişime girdikleri durumda tercihlerinin bir nebze ortaya çıkacağı korkusuyla ‘biz zaten oyumuzu hayır yönünde kullanacağız’ diyorlar ve görüntü vermemek için korkularını aşikar duruma çıkarıyorlar. Hatta okullarda giyecek yardımı gibi ulvi bir görevi yerine getirmek için dahi okullara girmemize izin verilmedi.” dedi
Şimdi HAYIR kampanyası yapanların çilesini düşünebiliyor musunuz?
Şartların eşit olmadığı açıkça ortaya çıkmıyor mu? 
 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

trafik cezası öde kredi kartı ile fatura öde online fatura ödeme fatura öde