28 Nisan 2024

TEHLİKELİ SULARA YELKEN AÇILMAMALI

  • PDF
Yeni KHK'larla Rektör atamaları Cumhurbaşkanımızın yetkisine bırakıldı. 
Özgür üniversiteler devri kapanıyor gibi. Artık üniversitelerde rektör seçimleri yapılmayacak. Bir okul müdürü atanır gibi rektör atamaları yapılacak. Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK) üç aday belirleyecek ve sarayın onayına sunacak.
Bu uygulama umarız fetö terör örgütünün üniversitelerdeki yapılanmasını kırmaya yöneliktir. Vatanımızın bekasına kast etmiş bu örgüt kamudan temizlenene kadar uygulamaların sürdürülmesi kaçınılmazdır. Bu durum üniversitelerimiz için de söz konusudur.
Son çıkan KHK ile bin 257 akademisyen, öğretim görevlisinin işlerine son verildi.
Binlerce ordu mensubu, emniyet mensubu, milli eğitim mensubu ve çeşitli kamu kuruluşu çalışanının da işlerine son veriliyor. 
Temizlik operasyonlarına devam edilmesi hiç kuşkusuz ki tüm yurttaşların temel beklentisi. Çünkü kökü dışarıda olan bu örgüt üzerinden ülkemizin yeni operasyonlara tabi kalması kabul edilemez. 
Ordu ilimiz ve ilçelerinde de fetöcü operasyonları yapılıyor. Yine son KHK ile çoğunluğu eğitim camiası olmak üzere adli personelde de işten atılmalar oldu. Ünye Cezaevinde Müdür, müdür yardımcısı, infaz koruma memurları, adliye memurları, öğretmenler ve tıp doktorları işlerinden atıldılar. Hatta soruşturmalar yeni dalgalarla devam edecek. Etmesi de gerekir. Kim ki bu vatanın bekasına kastetmiş, parçalanmasını istiyorsa cezasını çekmelidir. 
Zaten etrafımız savaş alanına döndü. Irak ve Suriye parçacıklar haline dönüşüyor. Devamını düşünmek bile istemiyoruz. Bu iki ülkedeki bölünme süreçleri tamamlandığında yeni bölünmelerin kime sıçrayacağını bilmemek ahmaklık olur sanırım. 
Türkiye Cumhuriyeti Devleti güçlü olmak zorunda. Demokrasisini, hukukun üstünlüğünü korumak zorunda.
Ancak her geçen gün demokrasiden ve hukuktan daha çok uzaklaşıyoruz sanki. 
İfade özgürlüğü, inanç özgürlüğü, fikir özgürlüğü, insan hakları gibi temel hak ve özgürlüklerimiz daha çok kısıtlanıyor sanki.
Oysa bu kavramlardan ne kadar hızlı uzaklaşırsak bölünme sürecine o kadar hızlı yaklaşıyoruz demektir. 
İç siyasetimizi diri tutacağız, seçmenimize hamasetle yaklaşıp onu yerinde tutacağız diye kazanılan mevzileri kaybedeceksek, geri dönüşü mümkün olmayan yol ayrımlarına gireriz. 
Tabii ki ekonomimizi, siyasetimizi, geleneklerimizi, kültürümüzü tüm dinamiklerimizle birlikte güçlü tutacağız ve güçlü yaşatacağız. 
Yeni maceralara ön vermeyeceğiz. 
Kritik günler yaşadığımız bu günlerde, ülkemizin geleceğine kast edenlerin ellerini güçlendirmeyeceğiz. İç barışımızı, bütünlüğümüzü zedeleyici konumlanmalardan uzak duracağız. Bu davranışı başta siyasi yöneticilerimiz ortaya koyacak. Peşinden toplumun geniş kitleleri. 
Bilhassa iktidar kanadı siyasi güç kazanmak adına toplumsal değerler üzerinde operasyona yönelmemeli. 
Baksanıza CHP hedeflenen operasyonun içine çekiliyor. Tehlikeli bir şekilde tüm olumsuz gelişmelerin sorumlusuymuş gibi bir algı yaratılıp, bir şehit cenazesinde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun önüne kurşun bırakılması, Artvin’de suikast düzenlenmesi ve en son Aydın ilinde Genel Başkan Yardımcısının bacağına kurşun atılması… Tüm bu olayları göz önünde bulundurursak, CHP’nin günah keçisiymiş gibi gösterilmesi bir siyasi kırılmayı gündeme getirebilir. Bu da tehlikeli sulara yelken açmak demektir. 
İyi ki CHP yöneticileri sağduyulu politika izliyor. “Provokasyonlara gelmeyin” diye taraftarlarını uyarıyor. İktidarın yaratmak istediği algı operasyonları tuzağına düşmüyor. 
Gündemi izliyoruz. Basında yazılanları, televizyonlardaki tartışmaları takip ediyoruz. Bu tartışmaları yapan havuz televizyonlarında inanın utanmasalar fetö kalkışmasını CHP yaptı diyecekler. Bazen iğrenç iftiralar atılıyor. Açıkça kamuoyu kandırılıyor. Yanlış yönlendiriliyor. İktidar yalakalığı veya muhalefet borazancılığı yapacağız diye binlerce kesimin nefretini kazanıyorlar.
Bu yaklaşımlar ülkemize demokrasi getirmez. Ülkemizin bütünlüğüne, toplumsal barışımıza katkı sağlamaz. Huzur getirmez. 
Eğer barış içinde yaşayacaksak farklılıklarımıza, görüşlerimize, fikirlerimize, siyasal düşüncelerimize saygı göstereceğiz. 
Ancak bu saygı bütün kesimler için geçerlidir. Muhalefet salt iktidar karşıtlığı, Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerinden yürümemeli. Aynı şey iktidar tarafından muhalefete saldırmak olmamalı. Siyasetimiz ülkeye hizmet, ülkeyi kalkındırmak üzerine kurgulanmalı. 
Kısaca; siyaset, üreteceği projelerle, alternatif politikalarla ülkeye hizmet zemininde yarışmalı. 
Çok tehlikeli bir söylemden bahsedeyim.
Daha üç gün önce başbakanımız ne dedi: “…. Başkanlık sistemi gelmezse bölünme riski var…”  
Aslında bu iddianın ta kendisi başlı başına bir bölünme çağrısı anlamına gelir. 
Türkiye 90 yıldır parlamenter sistemle yönetildi. 
Bölündü mü? 
Cumhuriyet Gazetesi. Bilinen bir gazete. Yıllardır sol, sosyalist zeminde yayın yaptığı biliniyor. Hep muhalif oldu. Terör propagandası yapmadığı sürece basın özgürlüğü bağlamında yayınları kısıtlanmamalı. 
Ne çok gündem değişiyor.  
Bu haftalık bu kadar. Saygılarımla… 
 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

trafik cezası öde kredi kartı ile fatura öde online fatura ödeme fatura öde