VAHDETTİN EKONOMİYİ KURTARABİLİR Mİ?

Salı, 27 Eylül 2022
Nihat HARDAL tarafından yazıldı.

 2002 de Ecevit seçimi kaybettiğin de hükümeti AKP ye devrederken enflasyon oranları TEFE'de yüzde 30,8, TÜFE'de ise yüzde 29,7 ile olduğunu resmi kaynaklar bizlere söylemektedir.

 Aradan 20 sene geçmiş ülke ekonomisi içinden çıkılamayacak kadar dibe vurmuş. TÜİK’in resmi verilerine göre enflasyon %80’leri aşmıştır. Dünya liderimiz sayesin de 2002 yılına ait resmi enflasyonu bile bugün üçe katlayan Erdoğan hükümeti enflasyon da Dünya rekoru kırdığını maalesef hep beraber görmekteyiz.

 Buna rağmen geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı gazetecilere ülke ekonomisi hakkın da bilgi verirken enflasyonu % 20’lere çekileceğini bir müjdeyle açıkladı. Yani Cumhurbaşkanı bizlere 20 sene öncesinin enflasyonunu vaat ettiğini görüyoruz, bu duruma da birkaç gazeteci ve onu izleyen konuklar alkışlarla destek veriyorlar.  Peki aradan boşa geçen 20 senenin hesabını kim nasıl verecek.  Bu trajedinin hesabı sandıkta sorulacak mı onları da bilmiyoruz.

 Ülkemizi Dünya’da ekonomik olarak ilk 10’a sokacağını söyleyenler bugün 20 sene öncesine nasıl dönebiliriz diye hesap yapmaya çalışıyorlar. Burada halk arasında sık kullanılan bir atasözünü hatırlatmak isterim. ‘’Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete’’

Hal böyle iken iktidar fakirleşen halkın problemlerini çözmek yerine Osmanlıcılık oynamayı çok seviyor.  

Dün, İngiliz gemisiyle ülkesini terk eden Vahdettin’i savunanlar, Bugün Atatürk’ün kurduğu ülkede Cumhurbaşkanlığı yaparak Mustafa Kemal Atatürk’e ayyaş diyenler le aynı kişilerdir.

Tarihçi değilim ama biraz araştırmak suretiyle Osmanlı tarihini kendime göre mercek altına aldım ve bu durumu yorumlamak istedim.

 AKP hükümetinde yıllardan beri bir Abdülhamit ve Vahdettin sevdalısı olduğunu hayretle gözlemliyoruz. Osmanlının çöküş döneminde padişahlık yapmış bu iki isim nedendir bilinmez ama AKP’nin ilgi alanına fazlasıyla girmektedir.

 

Maliye bakanının deyimiyle Türk lirasının artık gidecek yeri olmadığı ve dip yaptığı bir dönemde Vahdettin’i konuşmak tam bize yakışan bir gündem olduğunu hatırlatmak isterim.

Peki Gerçekler nasıl?

2022 yılının sonun da cari açık beklentisinin 42 milyar dolar olabileceği ve doların şu anda 18.50 TL civarında olduğunu görüyorsunuz. Böyle bir dönemde ülkemizi ekonomik buhrandan çıkarmak için mücadele vermemiz gerekirken biz gereksiz mevzular yaratarak hem zamanımızın hem de paramızın uçup gitmesine sebep oluyoruz.

BİZİ BORÇLANDIRARAK BAĞIMSIZLIĞIMIZI ELİMİZDEN ALDIKLARINI BİLİYOR MUSUNUZ?

1823 yılında Abdülmecit liderliğinde kırım savaşı bahane edilerek alınan ilk dış borçlanma İngiltere’den yapıldığını biliyoruz. Bu borçlanmanın ardı arkası kesilmeyerek devam etmesi sonucu Osmanlı devleti iflasa sürüklenmiştir.

1823 yılında başlayan borçlanma alışkanlığı Cumhuriyetin ilk yıllarında son bulmuş, Atatürk hem Osmanlı’dan kalan borçları ödemiş hem de fabrikalar kurarak kalkınmayı başarmış bir liderdir.

Gelelim bugüne;

 2022 Temmuz sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 182,0 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir. Bu tablo bize gösteriyor ki ülkemizi iliklerine kadar borçlandıranlar aynı zaman da bağımsız ülke olma özelliğimizi yitirmemize sebep olanlardır.

 Durum böyle iken bir kaşık suda fırtına kopararak bizi ülkemiz gerçeklerinden uzaklaştırmaya çalışan siyasetçiler, gereksiz bir biçim de Osmanlıcılık oynayarak hem zamanımızı çalıyorlar hem paramızı.

 İnanıyorum ki İngiliz gemisiyle kaçan o çok sevdiğiniz Vahdettin bile gelse bu ülkeyi sizden daha iyi yönetirdi.