28 Mart 2024

ECZACI KALFALIĞINDAN UNİCEF’E UZANAN BİR ÖYKÜ ( ALİ POYRAZOĞLU )

  • PDF

Geçtiğimiz günlerde gazeteci Bilal Özcan’ın Ali Poyrazoğlu ile yaptığı eski bir röportaja denk geldim. Bu söyleşiden ilginizi çekebileceğini düşündüğüm bazı bölümleri okumanız için sizlere aktarıyorum.

Bütün Türkiye’nin tanıdığı Ali Poyrazoğlu 9 Temmuz 1946'da İstanbul'da doğdu. Yaşamının önemli bir bölümünü Fatsa’da geçiren, her ortamda Fatsa’yı çok özlediğini söylemekten de geri durmayan Poyrazoğlu,  Babasının eczacı olduğunu, daha sonra bu eczaneyi abisi Harun Poyrazoğlu’nun devam ettirdiğini birçoğumuz biliyordur. Kanaat eczanesi adını verdikleri bu eczane şu anki Aygaz bayinin tam karşısında olduğunu içimizde hatırlayanlar da vardır.

Ali Poyrazoğlu sadece bir oyuncu değil aynı zaman da tiyatro ve sinema yazarlığı ile yönetmenlik yaptığı da biliniyor. Aynı zamanda Kasım 2012'den beri UNICEF Türkiye İyi Niyet Elçisi'dir. 

Çocukluğunun önemli bir bölümü Fatsa’da geçirmiştir. Eğitimli, aykırı ve entellektüel bir sanatçıdır.

Fransızca bilen bir annenin evladı olmasından dolayı çocuk yaşlar da Fransızca öğrendiğini, böyle bir durumun nimet olduğunu o yaşlarda pek anlamadığını söyleyen Poyrazoğlu, yaş ilerledikçe yabancı dil bilmenin ne kadar önemli olduğunu sonradan anlamış. Kendisine yabancı dil bildiği için Fatsa sokakların da ‘’GAVUR OĞLAN’’ diye dalga geçtiklerini de tebessümle anlatmış.

Sokakta dalga geçildiğinde eve gide ağlardım, ‘’ben gavur olmayacağım, gavur olmayacağım’’ diye.

Ali Poyrazoğlu Verdiği bir röportaj da çocukluğunun çok renkli geçtiğini özellikle İstanbul’da ve Fatsa’da geçen çocukluk yıllarını şöyle anlatmış. Kadıköy Moda’da deniz, plaj, okul, arkadaşlar şimdiki gibi değildi. İnsanlar çocuklarını sokağa salmaya korkmuyorlardı. Futbol oynuyorduk, bahçelerde dolaşıyorduk, eriğimizi çalıyorduk, kirazımızı topluyorduk mevsimine göre. Meyvelerimizi toplar yer-içerdik ama Fatsa’ya gidince tabii daha büyük bir doğal özgürlükle karşı karşıya kaldım. Her taraf fındık bahçeleri. Çok eğlendim, çok eğlenceli bir çocukluktu.

Kanaat Eczanesi’ni dedesinin kurduğunu ve ilk eczaneyi de İnebolu da açtıklarını söylemiş. Daha sonra dönemin Fatsa belediye başkanı Gazi Ahmet Cevat Bey’in isteği üzerine, İnebolu’dan Fatsa’ya gelip, Fatsa’da da ilk eczaneyi açmışlar.

GENÇLİK YILLARIMIZ DA KADİR İNANIR İLE DONDURMA VE ŞEKER ÇALARDIK

Kadir İnanır’ın babasına ait şekerci dükkanıyla kendi eczanelerinin yan yana olduğunu söyleyen Poyrazoğlu, Kadir İnanır’ın babasının dükkanından sık sık şeker çaldıklarını söylerken bile o günlerin heyecanını tekrar yaşamış.

Yine gençlik yıllarında kendi eczaneleri olan KANAAT Eczanesinde çalıştığını kalfalığa kadar yükseldiğini ve kalfalığı da bütün Fatsa’lıların yakından tanıdığı LİON abiden öğrendiğinden bahsetmiş.

Çok sevdiği eczacı kalfası LİON’u anlatırken şu cümleleri kurmuş.

Lion diye bir kalfamız varmış Ermeni asıllı. Dedem büyütmüştü o çocuğu. O çocuk ve ablası Nazif abla da bize çok emek verdiler. Evet Lion çok büyük bir ustaydı. Eczacılardan daha bilgili bir kalfaydı. Alim kalfaydı yani, bende ondan öğrendim kalfalığı.

GENÇLİK YILLARI BİRAZ DAHA ZORDU

Bizim o zaman yaşadıklarımız çektiklerimiz az şey değildi. Ben öyle şeyler yaşadım ki anlatsam şaşırırsınız. Ben saldırıya uğradım, faşistler saldırdılar bana. Bütün kaburga kemiklerimi kırdılar, 6 yerimden bıçaklandım, çok acı şeyler yaşadım.

Bütün bunların sebebi tiyatro yapmam. Ben ateşin içinden geçerek bu günlere gelmiş tiyatrocuyum. Onun için, bugün beni hiçbir şey sindiremez. Ne, her hangi bir politik baskı, ne bir seyirci baskısı, ne de meslektaşlarımın baskısı. Ben ateşin içinden geçip geldim tiyatro yapmak için. Ömrümü tiyatroya verdim. Çok sıkıntılara katlandım ama bu sıkıntıları, bu acıları Türkiye’de yazan çizen, düşünen, okuyan, anlatan bir sürü insan çekti.

ALİ POYRAZOĞLU'NUN SİNEMA VE TİYATRO KARİYERİ

Sinemaya 1970'te başlayan Ali Poyrazoğlu, 1972 yılında Aziz Nesin’in gazıyla kendi adını verdiği Poyrazoğlu Tiyatrosu'nu kurdu. New York Broadway'de sahnelen Pera Palas adlı oyunda İngilizce başrol oynadı.

Aziz Nesin’in gazıyla açılan tiyatrodan sonra, kendisine gidip madem bana tiyatroyu açtırdın o zaman ilk oyunumu sen yazacaksın diye kapısını defalarca çaldım.

Sonunda o da pes etti ve bana birçok oyun yazarak hediye etti. Aziz Nesin’in oyunlarından dolayı adeta tiyatronun kapıları kırılıyordu. Ama sık sıkta karakola gidip emniyette ifade veriyorduk. Çok tatsız şeyler yaşadığını hatta birçok kez de tutuklandığını anlatmış.

Sayfalar süren bu röportaj da Ali Poyrazoğlu’nun bir kukla koleksiyonu olduğunu ve itfaiyeciliğe meraklı olduğunu, aşklarını, özlemlerini ve çok sevdiği ailesinden bahsetmiş.

Bu çok güzel ve etkileyici röportajı herkesin okumasını tavsiye ederim. Merak edenler bu röportaja magazinci.com adresinden ulaşabilirler.

Ne dersiniz değerlerine sahip çıkamayan Fatsa’lı yöneticiler Ali Poyrazoğlu gibi bir sanatçıyı da görmezden gelir mi?

Geliyor zaten.

Başka bir şehir olsa Kadir İnanır ve Ali Poyrazoğlu’na sahip çıkar mıydı? Bence çıkardı ve isimlerini de şehrin en güzel yerlerine ve sanat merkezlerine verirdi.

Biz görmezden gelmeye hatta politik baskılardan dolayı yok saymaya devam ediyor olabiliriz.

Ama unutulmamalıdır ki, Büyük ATATÜRK boşuna dememiş.  

‘’her şey olabilirsiniz ama sanatçı asla’’

 

Son Güncelleme: Salı, 30 Ağustos 2022 12:57
trafik cezası öde kredi kartı ile fatura öde online fatura ödeme fatura öde