DÜZELTME

Köşemde yayımladığım ”Süleymancıların iç yüzü 2 “ adlı yazımdaki;kaleme aldığı bazı alıntı yazılar kamuoyunda yanlış anlaşıldığından , bu hususları değerli okuyucularımla paylaşma ihtiyacı hissettim.

Türkiye de “ tevhit-i tedrisat” dediğimiz eğitim birliği nin resmi kurumu Milli Eğitim Bakanlığı , Dini müesseseleri de Kuran kursları ‘ da dahil olmak üzere yöneten resmi kurum ise Diyanet İşleri Başkanlığı olduğu bilinen bir gerçektir.

Bu iki kurum bütün görevlerini laiklik ilkesi doğrultusunda yapmak zorundadır.

Dini müesseseleri Anayasanın 136.maddesine göre Diyanet İşleri Başkanlığı yönetir.

Ülkemizde Diyanet İşleri Bakanlığı’na bağlı Kuran kurslarının yönetimi ayrı, Süleymancılara ait Kuran kurslarının yönetimi ayrı diye iki ayrı bir kurum ve iki ayrı nesil asla olamaz. Bu durum laiklik ilkesini de zedeler.

Türkiye ‘ de bütün Kuran kursları,camiler ‘ de dahil Diyanet İşleri Başkanlığının izni ile kurulur ve dini görevlerini ise laiklik ilkesinden sapmadan yürütmek le sorumludurlar.

10 Şubat 2016 tarihli köşe yazımda “ burada kazandırılan psikopatolojik karakter “ benin düşünce yazım olmayıp , bilakis büyük edebiyatçı Mustafa ÇOŞTUROĞLU yazarın “TOPLUMSAL ÇÖZÜLME “ adlı kitabının 144.sahifesinin ikinci satırında , Diyanet İşleri Başkanlığı ile Süleymancılar arasında Kuran kursları hakkında eskiye dayanan bir hususu dile getirmiştir.

Sayın okuyucularım; kaynağı belli olmayan hiçbir hususu ben alıntı yaparak kesinlikle köşemde yayımlanması yoluna gitmem. Patolojik tıp alanında bir kelimedir. Yazar Mustafa ÇOŞTUROĞLU ‘ DA Atatürk’ün resmi kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığının dışında ayrı bir Kuran kursunun olmamasını bunu patolojik yönden bir iç hastalığa dönüştürülmemesini telkin etmiştir. Oysa bende emekli bir din görevlisi olarak şuna inanıyor ve biliyorum ki nurcularda- Süleymacılar‘da bu ülkede hepsi dinimizin emrettiği şekilde dinlerini yaşayan vatandaşlarımızdır.