T.B.M.M MİLLİ İRADENİN MABEDİ

Şimdi bizim için, ulusumuz için çok önemli bir konu olan hukuk devleti, demokrasi ve çok seslilik konusudur. Tek sesli bir yasama organı, tek sesli bir meclis düşünmek bile istemiyoruz. Asırlarca mutlakıyet ve meşrutiyet rejimlerinin çoğunun, sonunda nasıl bataklığa saplanarak yok olduklarını tarih gördü.

     Çok yakın denebilecek bir süreçte 1930-50 sürecinde, Avrupa’da iktidarını sözde meclislere dayandıran müstebitlerin ellerinin, milyonlarca masum insanın kanına nasıl bulandığına tanık olanlar hala hayatta…

     Birkaç yıl önce “ben yaptım, oldu kafasıyla ülke yöneten ve aslında tek kişilik iktidarlarını yine sözde tek sesli-meclislerin iradesine dayandıran müstebitlerin, ülkelerini ne duruma getirdiklerini, komşu ülkelerde de gördük, ülke olarak da yaşadık…

    Olduğundan daha güçlü ve müreffeh bir görünüm yansıtan SSCB’nin üzerindeki tek parti örtüsü kalkınca, ne denli üzücü bir manzara ile karşı-karşıya kalındığını dünya gördü ve yaşadı..

     Biz ne diyoruz?

      Biz, günlük yaşamın zorunlu kıldığı yasaları ancak çok sesli, tartışan münakaşa eden meclislerin çıkarabileceğini söylüyoruz. Bu zeminin hazırlanması için de ülkenin, çok partili demokrasiye, temel hak ve hürriyetler çerçevesinde oluşmuş bir demokrasiye sahip bulunması gerektiğini işaret ediyor ve söylüyoruz. Halkın yönetime katılmasını, katılımcı demokrasiyi savunuyoruz.

      Şu veya bu ideolojik, şu veya bu doğmatik, şu veya bu kaba kuvvete dayalı güçlerin TBMM’nin yasama gücünü ele geçirip, ”Ben yaptım, oldu” kafasıyla ülkeyi kan, ateş ve gözyaşına sürüklenmesine dün müsaade etmedik. Bu gün de etmememiz gerekir. Yarın da etmeyeceğiz.

      Unutmayalım ki, yaşam süreci içinde sık karşılaştığımız terör olayları içinde sürekli şehit düşenler olmaktadır… kardeş kanı dökülmektedir. Hapisler, sürgünler yaşandı. Entrikalara, iki yüzlülüklere tanıklık edilmektedir ve bunlarla mücadele etmek  ülke olarak hepimizin ana görevi.

      Çünkü bu VATAN hepimizin.

       Başta  Marksist diktatörlük olmak üzere ideolojik istibdat rejimleri tesis etmek isteyenler çıktı. Bunlara karşı duruldu.

      Olağanüstü dönemler yaşandı…

      Bunlar aşıldı.

      Meclisin kapısı ulus olarak hepimize açık.

      Şu oldu… Bu oldu…

       Ama bu gün yine yasama gücü, egemenlik kayıtsız sahibi olan milletin elinde bulunuyor.

       Fakat cereyan eden olaylar şunu açıkça önümüze koyuyor. Demokrasimizin çilesi henüz bitmemiştir.

       Pekala demokrasimize musallat olanlar kimlerdir?

        Kimdir bu gün yasama yetkisini tek başına ele geçirip,kendilerinden başka herkesi “dinsizlikle suçlamaya yeltenenler?.

       Kimdir, dini siyasal çıkarlarına alet ederek iktidarı ele geçirmeye, sonra da kendilerinden başka  herkesi susturmaya kalkışanlar?

       Bizim yasalarımız vardır ve ilahidir. Dünyevi yasalar yapmaya gerek yoktur diyerek millet iradesinin mabedi olan TBMM’nin dayandığı çağdaş zemin yerine, başka zeminler koymaya çalışanlar?

       Kimler olduğunu ben söyleyeyim…

      Bunlar, Türk Milletini sonu belirsiz bir maceraya sürüklemek misyonunu yüklenmiş olanlardır.

      Bunlar Türk milletini aydınlık yerine karanlığa  sevk etmek görevini almış ve bu görevi korkmadan ifaya başlamış olanlardır.

     Bunlar çağdaşlığı yakalama yeteneği bulunmayan, hiçbir yeteneği bulunmayan, bütün bir milleti de kendi düzeylerine çekmeye çalışan yeteneksiz siyaset bezirganlarıdır.

    Bunlar, cehaletlerini meşrulaştırıp, başkaları üzerinde istibdat tesis ederek onları tüm hürriyetlerini gaspetmeyi amaçlayan, bu mütecaviz siyasetlerini de yüce dinimizin arkasına saklayan özgürlük düşmanlarıdır.

     Tek başına da kalsak da toplum olarak misyonu karanlık olan, misyonu müstebitlik olan, misyonu bölücülük olan bu odaklarla sonuna kadar mücadele edilerek, onları kendi emellerine ulaşmalarına müsaade etmeyelim.

     Tek başına da kalsak aydınlığa, ışığa, özgürlüğe, yürüyecek, gelecek kuşakların huzuru, dirliği, güvenliği ve refahı için çalışalım. Kalın sağlıcakla.