28 Mart 2024

SANDALYENİN HAKKINI VERMEK

  • PDF

Türkiye de her askeri müdahaleden sonra, devlette köklü reformlar yapılmak istenmiş, ne yazıkki bu iddialı iş, her seferinde yarım kalmıştır. Çünkü bu reformları gerçekleştirecek yeterli ve yetenekli kadrolar kurulmamıştır. Başka bir deyimle; ”sandalyenin hakkını verecek” kişiler  bulunup o sandalyeye  oturtulamamıştır.

12 Eylül 1980 hareketinden  hemen sonra, bazı durumlarda yazdığımız her hangi bir yazıda şunları söylemeden geçemiyordum. Hareketin hizmet kadroları, büyük bir dikkatle oluşturulmalıdır. Atatürkün estirdiği o eşsiz heyecanın yarattığı ilk aydınlık dönemindeki gibi,Kemalizm’e dönüş sayılabilecek yeni düşünce ve Devlet Adamı  kadroları, aynı yapıcı özenle yetiştirilmedi, büyük sorumluluk üstlenecek cesur ve dinamik kişiler hizmette koşmalıdırlar.

 Aradan geçen uzunca bir dönemde, ne yazık ki, bu hedef gerçekleşememektedir. Türkiye  neden bu kadroları kuramamıştır? Neden sandalyenin hakkını verecek insanları yönetime ve icraata getirememiştir? Üzülerek söylemek gerekirki; Ülkemizde 60 yıla yaklaşan çok partili dönemde bizden olmayan hizmet alamaz, sloganında  ifadesi bulunan partizan felsefe, Devlette insan unsurunu tahrip eden, Hizmet kadrolarını kısırlaştıran talihsiz bir gelenek başlatmıştır.

Aslında kısırlaşmanın nedenlerini 12 Eylülün çok öncelerinde aramak gerekmektedir. Değerleri harcamak zevkinin partizanlar için, nasıl alışkanlık haline geldiğini, sayısız dramatik örneklerle yıllar boyu yaşadık ve ülkeye nelere mal olduğunu hep birlikte gördük. Oysa başarılı bir yönetici, becerikli bir bürokrat , yetenekli bir teknokrat; bir partinin, bir kesimin  adamı değil, ”bütün ülkenin üzerine titrediği” bir değerdir.

General De Gaulle, Fransa’da yönetimi ele aldığı zaman devletin yüksek kademelerine savaş içinde kendisine karşı çıkmış kişileri  getirince, yakınları ona; Muhaliflerinizi  iş başına getirdiğinizin farkındamısınız, diye sorduklarında, Generalin cevabı şu olmuştur. Farkındayım ama, Fransa Fransızlar‘la kurulur. Marifet siyasal inancını ve yeteneklerini  Devletteki görevine yansıtmayacak, sağlam kişilikli insanları bulup, bürokrasiye ve kamu hizmetine mal etmektir. Siyasal parti hesaplarını Devlet çıkarlarının üstünde görebilen kişilerle yola çıkmak, sorunlara yalnızca parti açısından çözüm aramak, Devlet hayatında en büyük yanılgıdır.

                                                               YÖNETİM VE CESARET

Bilim ve erdeme cesareti ekleyince Devlet yönetiminin akılcı felsefesi kendiliğinden ortaya çıkar. Yönetim: yasalara bağlı kalarak karar almak, bu kararları cesaretle uygulamaktır. Yoksa o sandalyeye süs olarak oturmak değil. Nice Valiler görmüşümdürki, yapıcı yaratıcı Kaymakamlarını, olay çıkarır, başıma iş açar  diyerek, kendi ilinden uzaklaştırmıştır. Pısırık, ürkek İdare-i maslahatçı yöneticilerin, illerde  yada büyük kuruluşlarda  olay çıkarmadan ve tek bir eser vermeden, Devlete yıllarca yük olduklarını hep birlikte görmedik mi? Yıllar boyu sandalye düşkünlerinin işgaline uğramış ülkemizde, iktidarımızın adamıdır diyeceğimize sandalyenin ehlidir diyebilsekdik, Türkiye’miz  bugün daha güçlü, daha ileri bir noktaya gelmiş olmaz mıydı? Gerçekten zayıf adamla yönetim ilkesinin, şaşmayan uygulaması sonucu çok önemli sandalyeler, gradosundan çok şeyler kaybetmiş, bir zamanlar çok çekici olan yerler, bir gün gelmiş görünürde  dolu, ama aslında boş iskemleler halini almıştır. Boşalan sandalyeleri doldururken, onların değerini ve onurunu korumamız şarttır. Mühim olan o sandalyeleri değersizlerle doldurmamız en büyük görevimiz olmalıdır. Kalın sağlıcakla

trafik cezası öde kredi kartı ile fatura öde online fatura ödeme fatura öde