MİLLETVEKİLLERİ ÜLKENİN MENFAATİNİ DÜŞÜNMELİ

                Türkiye’nin seçmeni oylarıyla “koalisyonu kurun” dedi. AKP’nin tek başına iktidar olamamasının yarattığı rahatlık toplumun nefes almasını sağladı. Korkan, ürken bir toplum oluşmasında etkili olan AKP bir dönemin mutlaka verecektir.

                Haksız ve hukuksuz yere cezaevlerine atılan, mesleklerinden edilen binlerce kişi için “biz yapmadık, paralelciler yaptı” demekle işin içinden sıyrılamazlar.

                Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu seçim döneminde hep koalisyonun ülkeye büyük sıkıntı getireceği havasını yaymaya çalıştılar. Erdoğan “Başkanlık sisteminin faziletlerini” AKP adına oy istediği “toplu açılış törenlerinde” ki konuşmalarında sürekli dile getirdi. Sonuçta Cumhurbaşkanının dediği olmadı. Sıra geldi B planını devreye sokmaya “Hükümet kurulamıyor” denilip ülkeyi yeniden seçime götürmek/götürülmek isteniyor.

                Bu oyuna gelinmemeli.

                AKP’nin devlette yarattığı tahribatın giderilmesi, bürokrasinin işler haline gelmesi, yolsuzluk iddialarının etkili bir biçimde araştırılması için AKP’nin içinde olmadığı bir hükümete son derece ihtiyaç vardır. AKP kurmayları işte bunları önlemek için, farklı arayışlarını sürdürüyor.

                Böyle kritik bir dönemde hükümet kurulması çalışmalarında iş dünyasında TÜSİAD ve MÜSİAD’ın yetkililerinin temasları başladı. Ancak bunların iyi niyetli çalışmalarının dışında, etkili bazı patronların farklı temasları, çabaları da var. Yıllarca AKP’nin tahribatına seyirci kalan, hükümeti eleştirmek adına en küçük bir açıklama yapmaktan kaçınan TOBB ise AKP’li bir hükümet çabası içinde.

                1961 yılında yapılmış ancak hiçbir siyasi parti hükümet kurabilecek milletvekili çoğunluğunu elde edememişti. Sonuçta CHP ile Adalet Partisinin(AP) koalisyon kurması gündeme geldi. Ancak iki partide de koalisyonu istemeyen milletvekilleri, il başkanları, parti yöneticileri vardı. Hükümet kurmakla görevlendirilen CHP’nin o dönemdeki genel başkanı İsmet İnönü, müthiş bir hamle yaptı. AP Grup salonuna girdi. Orda AP milletvekillerine hitaben şunları söyledi:

                “Sayın milletvekilleri, siyasi partiler iktidar olmak için kurulur. Partiler muhalefette kalmak için kurulmaz. Ben sizi iktidar yapmak için uğraşıyorum. Bunu talep ediyorum. Ama sizler sürekli “hayır” diyorsunuz. Bunu anlamak mümkün değildir.”

                Bu konuşma AP milletvekilleri üzerinde hayli etkili oldu. Muhalefette kalabilecek parti, hükümet ortağı olup, kendisini iktidara taşıdı.

                Siyasette ülke yönetiminde “kırmızı çizgi” sözcükleri sıkça kullanılır. Koalisyon hükümeti kurulması mı gündeme geldi. Hemen bir siyasi parti yöneticisi çıkıp söze “kırmızı çizgi” den söz etmeye başlarsa o hükümetin kurulması baştan zora girmiş olur.

                Aktif siyası hayatında Ali naili erdem, üç kez AP adına koalisyon görüşmelerine katıldı. Koalisyon protokolleri imzaladı. Erdem, Suat Hayri Ürgüplü hükümetinde Sanayi Bakanı, 1973 yılında Naim Talu Hükümetinde Çalışma Bakanı, Milliyetçi Cephe hükümetinde de Milli Eğitim Bakanı olarak görev almıştı. Kendisi o dönemdeki koalisyon görüşmelerinde ilkelerini şu şekilde anlatmıştı. Birinci ilkemiz Türkiye hükümetsiz kalmamalı. Hükümet kurulmasında partinin menfaatini mi ön plana çıkaralım, yoksa ülkenin sorunlarını ön plana çıkarıp çözelim. Partiler müzakereye kırmızı çizgilerle gelmemelidirler. Kırmızı çizgileri ön plana çıkarıp, koalisyonların oluşmasını önlemek yerine, asgari müştereklerde nerede bulaşabilirizi benimsek gereklidir.

                Şimdi yapılması gereken en önemli nokta ise, CHP-MHP VE HDP 13 yıllık AKP hükümeti döneminde meydana gelen tahribattan kurtulmak, bazı şeylerin hesabını sormayı gerçekten istiyorsa görüşmelerde “bizim kırmızı çizgimiz” demeden hükümeti CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde kurabilmeli. Her şey protokole dahil edilirse, o protokol işlemez hale gelir. Ülke hükümetsiz kalır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istediği gibi ülke seçime götürülür. Mühim olan ülkenin yararı için çalışan liyakatlı insanları yitirmemek için Milletvekillerinin karakterini bir tarafa bırakalım. Kalın sağlıcakla.