SEÇİMDE ŞAİBE OYUNLARI

7 Haziran seçimlerine adil bir yarışma içinde gidilmediği, yarışma koşullarının eşitlik içinde olmadığı ortada...

Bir yanda bütün devlet olanaklarını kullaranarak toplu açılışlar bahanesiyle miting alanlarına çıkan bir Cumhurbaşkanı..

Diğer  yanda yine Devlet olanaklarını kullanarak mitingler yapan bir Başbakan..

İkisi de devletin  bütün haşmeti ve koruma ordusuyla seçmeni etkileme yarışında..

Devlet televizyonu TRT onlara çalışıyor... Diğer özel televizyonların  yüzde 99’9 u yayını kesip onların mitinglerini veriyor...

Böyle bir seçim adil olabilir mi?

Koç Üniversitesi ve ABD’deki Ohio Üniversitesi’nin işbirliğiyle yapılan araştırmada, seçmenin 52’si seçimlerin adil olmayacağı görüşünde...

Bunlarda muhalefet partilerini destekleyen seçmenlerin yüzde 69’u seçimin adil olmadığını belirtirken, AKP seçmeninin bile yüzde 11’i aynı görüşü ileri sürüyor.

Araştırmaya katılanların yüzde 46’sı ise oy sayımında yine her türlü hileler ve hurdalar olacağı açık.

Tarafsızlık konusunda yemin etmiş olan Cumhurbaşkanı meydanlarda muhalefete yükleniyor...

Bunu’da  “ Halkın yüzde 52’sinin oyunu aldım, uyarmak benim görevim ” diyerek  perdelemeye çalışıyor.

Nitekim geçenlerde Türk işbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) toplantısındaki konuşmasında yine açıktan hedef aldığı, CHP lideri Kılıçdaroğlu’na “ ciddiyetsiz ” dedi.

Mısır ve Suriye konusunda CHP’yi eleştirdi. HDP’yi “ terör örgütünün güdümünde ” olmakla suçladı...

Oysa Başbakanlığı döneminde aynı HDP’yi “ çözülme ” sürecinde muhatap alan, onların terör yuvası Kandil ile İmralı arasında mekik dokumasını sağlayan kendisiydi...

Seçime hile karıştırılabilirmi ?...

Olabilir...

Araştırmaya katılanların iktidar-muhalefet toplam yüzde 46’sı böyle düşünüyor...

Bana kalırsa, bu düşünceye’de olanların oranı (iktidar yanlıları hariç) yüzde 100’dür...

Trafolara yine kedi girebilir.

Bilgisayarlar arızalanabilir.

Çöplerin arasından binlerce oy pusulası çıkabilir.

Halkın seçim güvenliği konusunda derin kuşkuları vardır. Fakat iş  daha oraya gelmeden propaganda  faaliyetlerindeki adaletsizliği önleyecek bir kurum  da kalmadı. Oysa YSK denilen Anayasal bir kuruluş var.YSK’nın görevi seçimlerin dürüstlük kurallarına uygun yapılmasının sağlanması..

Anayasamızın 79.maddesi seçimin düzen içinde yönetimi ve  DÜRÜSTLÜK kuralları içinde yürütülmesini sağlamadaki şikayet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama yetkisi yüksek seçim kurulunundur..

Anayasada sözü edilen YSK yedi asıl ve dört yedek üyeden oluşur. Yedi asıl üyeden dördü Yargıtay , üçü Danıştay üyeleri arasından ve kendi genel kurulları tarafından seçilir. Başka bir değişle, yedek üyeler dahil tümü yüksek yargıçtır.

İBRET-İ ALEM İÇİN İADE ETTİM.

 Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ‘e 1 milyon liralık süper lüks Mercedes alındığı ortaya çıktıktan sonra epey mırın-kırın edildi. Fiyatı 300 bin lira dediler, olmadı... Tam da seçime giderken bu skandal hem iktidarın hem Diyanet İşlerini zor duruma düşürdü.Sonunda  Diyanet İşleri Başkanı  iade  etmek zorunda kaldı.Ancak açıklaması  manidardı  “ Aracı ibreti alem için iade ettim ”.. Haydaa nereden çıktı bu laf?...Alem dediği herhalde yer-gök  bütün insanlar değil.. Acaba aracı kendilerine saray yaptıranlara ibret olsun diye mi iade etti? Dedikodulara göre Diyanet  İşleri  Başkanının  bu açıklaması Sarayı  kızdırmış.. Bırakınız Başkanın Mercedes’ini. Asıl Diyanet Vakfı ‘nı denetlemek DDK asıl görevi. Vakfı denetleyin. Ne suistimaller çıkacak.. Kalın sağlıcakla...