KOLLUKTA ÇİFT BAŞLILIK DÖNEMİ

Ülkemizin toplumsal ve siyasal hayatı içinde hukuk kurallarını ve işleyişini yasama ve yürütmenin bu kadar zorladığı ve baskı altına aldığı bir 10 yıl yaşanmamıştır. Yargıçların ve Cumhuriyet Savcılarının bir ilden diğerine sürekli savrulmaları, Yargıtay’a olağan atamaların dışında pek çok yargıcın yükseltilmesi, işlenen hunharca bir cinayetten sonra ceza sisteminin değiştirilmeye çalıştırılması, ölüm cezası ile hadım etme cezasının kabulü yönündeki akımın güçlenmesi yargıya, hukuka karışılmasının aşırı örneklerini oluşturuyor.

Adı kısaca “iç güvenlik kanunu“ olarak belirtilen tasarı, polisin yetkilerini çok genişletmektedir. Polisin kişinin üstünü ve araçlarını hakim kararı olmaksızın, kolluk amirinin sözlü veya yazılı emri ile arayabilmesi çevre için, tehlikeli olan kişiler hakkında koruma tedbiri adı altında önleyici hareketlerde bulunabilmesi, müşteki mağdur ifadelerini ikametgahlarda alabilmesi, basınçlı su yanında boyalı su kullanabilmesi, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yazılı emirle iletişimin tespitinin hakimin kararı ile mümkün olmasında 24 saatlik olan sürenin 48 saate çıkarılması , belirgin yetki genişletilmesini oluşturmaktadır.

Tasarıda toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununda da değişiklikler ön görülmektedir. Bunlar arasında silah olarak kabulü ile toplantı ve yürüyüşlerde kimlik gizlenmesi , yüz örtülmesi hapis cezasının süresi arttırıldığı gibi bu durumun terör örgütü propagandasının yapıldığı toplantı ve gösterilerde daha da ağır ceza ile karşılanacağı belirtilmektedir.

Aynı tasarıda çok önemli bir diğer değişiklik CMK’da yapılmıştır.Buna göre konuda belirtilen bazı suçların suçüstü durumlarında kolluk amirleri tarafından 24 saate kadar ve toplu olarak işlenen suçlarda 48 saate kadar “gözaltına alma kararı“ verilecektir. Bu gibi suçlarda yargıç önüne çıkarılma 48 saat ve dört güne kadar uzatılabilecektir. Bunun yanısıra tutuklamayı düzenleyen CMK 100.maddesine “iki yeni tutuklama“ nedeni eklenmiştir.

SAVCI DEVRE DIŞI

İl idaresi Kanununda yapılacak değişikliklerde Valilere de adli görev ve yetkiler verilmektedir. Kanunun 11.maddesine eklenen yeni bir fıkra ile valilerin, suçun aydınlatılması ve faillerin bulunması için kolluğa doğrudan emir verebileceği hususu belirtilmektedir.

Böylece tasarı ile valilere, kolluk amirlerine, kolluğa adli yetkiler verilmekte, yargı erkinin bağımsızlığına önemli sınırlar getirilmektedir.Bu kargaşa ortamında bireysel hak ve özgürlükler çok kısıtlanacak ve kişi alabildiğine zarar görecektir.

Bir Hukuk Devletinde Polise, Kaymakama, Valiye “yani idareye“    “yargı görevi“  verilemez. Gözaltı kararı,dinleme, arama kararları verilemez. Anayasanın 9. Maddesine  de  6.maddesine de aykırı bir düzenleme durumudur bu,  Polise neredeyse sınırsız bir silah kullanma yetkisinin verilmesi, can güvenliği ve insan yaşamını tehlikeye sokacak bir durum. Polise kimyasal sıvı olan alet kullanma yetkisinin verilmesi yine can güvenliğini tehdit eder, kasten yaralama suçunu oluşturabilecek ve ayrıca insan onuruna da aykırı düzenlemeler. Yani dolayısıyla burada polisle yurttaş karşı karşıya getirilecek, maalesef toplumsal gerginliklerin ve daha büyük patlamaların fitilini ateşleyecek bir gelişme örneğidir bu.

Anayasanın 20.maddesinde çok açık ve net olarak; “ Arama gecikmesinde sakınca bulunan hallerde hakim kararı olmadan yapılabilir ancak kanunla yetkili kılınmış merciilerin yazılı emriyle yapılabilir” diyor. PVSK 4/a maddesi ise “durdurma,kimlik sorma” yı düzenliyor. Şimdi ki düzenlemeye göre ise, Polis durdurur, sıvazlama şeklinde arama yapabilir, araçda aramayı da göz temasıyla, dışarıdan görebildiği kadarıyla kontrol eder. İçeriyi arayamaz. Ancakj açıkta silah görmesi halinde, silahı ister, ona göre işlem yapar. Bu durum Anayasa’nın 20.maddesine aykırıdır.Yakalamadaki durumlarda aynı. Yakalamadaki hakim kararını aşamazsınız. Onun için bu düzenleme çok sıkıntılı. Anayasa’nın 19.maddesine, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesindeki durumlara aykırı. Bu durumlara sahip çıkmak evrensel hukuk kaidesidir.Dileğimiz bu yasanın iptalinin Anayasa Mahkemesinden dönmesidir.Çünkü normlar hiyerarşisinde yönetmelikler nasıl ki yasalara tabii ise yasalarda Anayasa’ya asla aykırılık teşkil edecek düzenlemeye gidilemeyeceği kesindir. Kalın sağlıcakla...