2015 ve 2016’nın ilk yarısı deyim yerindeyse ağır “ vuruşmalarla” geçti. Fethullah’ın dershaneleri, işyerleri, bankaları medya kuruluşları art arda kapatıldı. Polis teşkilatındaki elemanlarının bilinen isimleri tasfiye edildi. Ergenekon, Balyoz, Casusluk gibi utanç davalarının birer kumpas olduğu ve FETÖ tarafından kotarıldığı bizzat iktidar yetkilileri tarafından itiraf edildi. Bir taraftan da eller yıkanıp temize çıkılmış oldu!... Aynı iki yüzlülük medyada da aynı yöntemle gerçekleşti. Daha üç gün öncesine kadar 2 aman hocam, canım hocam” diyen medya tetikçilerinin artık “ sümüklü vaiz” “ cani imam” “ nasıl da kandırılmışız “ feryatlarından geçilmiyordu. Yani tetikçiler, yeni iklime hemen ayak uydurmakta hiç zorluk çekmemişlerdir.
15 temmuz darbe girişimi işte böyle bir kaos ortamında adeta bağıra bağıra geldi!... Daha aylar öncesinden “ darbe geliyor” uyarıları açık açık yazılıp, çizibdi…. 15 temmuz 2016 gecesi saat 21.00 sularında başlayan darbe girişimi ve sonrasıyla ilgili olarak hala bilinmeyen çok şey var… Karanlıkta kalan saatler bilgiler, kişilerin pozisyonu hala esrarını koruyor. Ancak bir yılı aşkın bir süre sonra, bugün bildiklerimiz çok daha fazla!...
Öncelikle iktidarın her şeyin net olarak ortaya çıkmasında ne denli “ isteksiz davrandığını biliyoruz !Nereden biliyoruz peki? Darbeyi araştırma komisyonu’nun başına Fethullah’la ilişkisi ayyuka çıkmış bir kişinin getirilmesinden , komisyon raporunun ise kargaları bile güldürmesinden anlıyoruz!... Ortaya çıkan yeni bilgi ve belgelerin, bu darbe girişiminin önceden haber alındığı, erkene çekilmeye zorlandığı, ve darbecilerin kuş gibi avlanarak halk üzerinde kesin bir zafer duygusu” yaratıldığı kuşkusunun bizzat muhalefet tarafından gündeme getirilmesinden anlıyoruz!... Yandaş basının ve tetikçi yazar tayfasının haber ve yorumlarla halk üzerinde müthiş bir baskı kurmasından anlıyoruz!... Ve tabii, darbe girişiminden yanlızca 5 gün sonra olağanüstü Hal ( OHAL) getirilerek, bunun halen devam ettirilmesinden, tüm kararların kanun Hükmünde kararnamelerle yapılıp, Meclisin neredeyse ıskartaya çıkarılmasından, Anayasa referandumunun bile OHAL sürecinde yapılmasından anlıyoruz!...
Medyanın bir insan bir yurttaş ve bir gazeteci olarak iktidarın yazıcısı suretinde çalışması, yüz binin üzerinde insanın işinden atılmasını, 50 binin üzerinde insanın hapishanelere doldurulmasını FETÖCÜ kılıfına sokarak halka dayatması ise Tarih Baba’nın defterine sanırım en alçakça ve soysuzca uşaklık olarak geçecek!... Çünkü FETÖ bahanesiyle bu ülkenin muhalif sıfatlı insanları da bu bilinçli furyadan nasiplerini fazlasıyla aldılar.
Diğer bir anlatımla, darbe girişiminden sonra OHAL ortamında yanaşma medya ile teslim alınan merkez medyanın desteğinde “ Tek adam” rejimi adım adı hayata geçirildi… Bu gidişe karşı çıkan gazeteciler, aydınlar en hafifinden FETÖ’cü olmakla suçlandılar. Kiralık kalemler tarafından uyduruk gerekçelerle itibarsızlaştırıldılar… Daha da olmazsa yine akıl almaz suçlamalarla zindanlara tıkıldılar!... Bu dönemi en iyi anlatan bir örnek verirsek, sanırım dünya tarihine “ utanç verici” bir belge olarak geçecek şu suçlamayı ilk sıraya koymamız gerekir.
Terör örgütüne üye olmakla birlikte, örgüte yardım ve yataklık yapmak!...
Bu suçlama ile yargılanıp hüküm giyen ya da aylarca tutuklu olarak iddianame bekleyen yurttaş sayısını inanınız ki bilmiyoruz.
Sayı o denli kabarık yani!...