29 Mart 2024

DİNİ ÖRGÜTLENMELER VE İSLAM-1

  • PDF

          20. yüzyıldaki iki kutuplu dünyanın birbirleriyle olan savaşını anlamadan sözde dini örgütlenmelerin tahlili doğru yapılamaz. 1960‘lı 1970’li yıllarda İslamcıların kimlik arayışı antikomünist çerçeve içinde şekillendi; varoluş nedenini komünizm karşısında inşa etti. Kendini mütedeyyin olarak tanımlayanlar için bu durum gayet doğal; fakat büyük resim içinde değerlendirildiğinde bu zeminde oluşturulan bazı örgütlerden kim fayda sağladı sorusu önemli; evet küresel güçler…

          Her ülkede kurdukları örgütleri bir maşa gibi kullanan bu güçler, Müslüman ülkelerin sadece içini karıştırmakla kalmadı, kendi çıkarları doğrultusunda yapmak istedikleri pek çok şeyi bu örgütler üzerinden hallettiler.

          Dini görünümlü bu oluşumların amacı, dışarıdan bakıldığında, her ne kadar imanlı, vatanına, milletine bağlı mütedeyyin gençler yetiştirmek gibi görünse de hedef, buradan çıkan gençler vasıtasıyla bir taraftan sisteme nüfuz etmek, diğer taraftan kafalarındaki din anlayışını ikame etmek için milli değerleri yozlaştırarak, Cumhuriyetin tüm kazanımlarının önünü tıkamaktı. Bu örgütler, iktidarlar tarafından hem korundu, nem kullanıldı, hem büyütüldü. Bu resmin içine Gülen cemaatini yerleştirmek gayet kolay…

           Konunun vahametini yeni gören siyasileri bir kenara bırakırsak, 30-40 yıldır pek çok Türk aydınının bu gerçeği konuşup- yazdığını biliyoruz. Meşru siyasetin dışında oluşan, sorgulanamayacak ve hesap veremeyecek şekilde örgütlenen bu yapıların, gücü elde ettiklerinde ne büyük tehlike oluşturduklarını 15 Temmuz ortaya koydu. Aslında, nüfus ya da grupları da diyebileceğimiz bu tür örgütlenmelerin tabiatında çıkarlar söz konusudur…

           Çok net ifade edebiliriz ki nerede cemaatçilik varsa orada siyasi talep vardır. Siyasi taleplerin olduğu yerde çatışma başlar. Bu çatışmayı din adına örgütlenmiş cemaatler yapıyorsa mücadelelerini dini argümanları temele alarak yürütürler. Hülasa hukuk devletinin bu oluşumlar karşısında asla taviz vermemesi gerekir. Bunu sadece FETÖ üzerinden değil. Benzer oluşumların yarın, hangi taleplerle devletin ya da milletin iradesi karşısında duracağı şimdiden öngörülmelidir.

           İslam özgür bireyi hedefler... Oysa İslam adına, tarih boyunca kalabalıklara birilerine tabi olma anlayışı hep dikte edilmiştir. İnanlarla ile Allah arasında konulan aracılar kişiyi sorgulama ve araştırma yapmaktan alıkoyarken, güven içinde oluşturabileceği bir iman anlayışından da uzaklaştırılmıştır.

           Keza, İman türlü erdemlerle insanda kendisini gösterir. Kur’an nezdinde bunun adı takva’dır. İmanı en üst seviyede temsil eden davranışlar bütünüdür ve bunlar şahsidir/kişiseldir. Dolayısıyla iman, insanın kendisini kendi eliyle takva zemininde değiştirmesi gücüdür. Bu yoksa iman yoktur. O zaman, iman başka yerlerden devşirilmeye çalışılır. Bir takım kişilere olağan üstü güçler atfedilir. Ve bu kişiler taklit edilmeye çalışılır. Oysa iman taklit değildir. İman kişiseldir ve insanda takvayı geliştirici bir hamle kaynağıdır. İman taklidin düşmanıdır. Taklitte kişinin kendisine ait bir şey yoktur; hatta kişinin kendisi ortaya yoktur.

            Bu konular Türkiye’nin aydınları tarafından enikonu tartışılmalı, gençlerimizi içine alıveren radikal söylemlere ve akılları rafa kaldırtan dinci akımlara karşı koruyucu önlemler alınmalıdır.

            Hepimiz eşit şartlarda olmasa da eşdeğerde yaratılıyoruz. Aynı hasletlerle yani aynı yaratılış özellikleriyle dünyaya geliyoruz ve bunları geliştirme kapasitemiz de aynı…

           Haftaya kaldığımız yerden devam edeceğiz. Kalın Sağlıcakla!

 

trafik cezası öde kredi kartı ile fatura öde online fatura ödeme fatura öde