BİLMEDİĞİNE KARŞI ÇIKMAK CEHALETTİR

Salı, 18 Ocak 2022
Konulara vakıf olmayanların kraldan çok kral olup, toplumu aydınlatan kişilere karşı bir kampanya oluşturmaları her dönemde yaşanmış. Bundan zararı en çok da dinin kendisi görmüş.
Cahilane, kavramları bilmeksizin tek tip düşünce ve tavrı dayatma adına- hiç değilse içinde yer aldıkları düşünce sistematiğine vakıf olsalar-kabalaşan, çirkinleşen sözüm ona dindar kimlikler sosyal medyada cirit atıyor.
Farklılıklar zenginliğimizdir. Ebu Hanife, Maturidi, İmam malik ya da diğerleri birbirinden farklı bakabilmişler, özgürce düşünmenin en güzel örneklerini vermişlerdir.
Nur Suresi Ayet 31…
“Aykırı sorular” da Enver Aysever’in sorularını bir konferansta yazar- ilahiyatçı Ayşe Sucu yanıtlarken girmek istemediği  konulardan  birisiydi başörtüsü. Çünkü kadının tercihi olarak bakıyor, Tartışmak dahi bu konularda abes diyordu. 
O Programda... Örtülerini yakalarının üzerine koysunlar” ayetinin hükmü konusundaki farklı görüşlerden bahisle ilahiyatçıların kimine göre başörtüsü takmak farz, kimine göre ise menduptur” denildi. Mendup, yapıldığı takdirde iyi olan, yapılmadığı takdirde ise sakıncası olmayan delilin adıdır.
Menduptur diyenlerin bu konuya yaklaşımı şudur. Bir ayetin karinesi (destekleyici ayeti) veya müeyyidesi yoksa vücut teşkil etmez. Yani bağlayıcılığı kesin değildir.
Gelenekte başörtüsü vardır elbette. Müslüman coğrafyaya baktığınızda çarşaftan tutun da Kuzey Afrika’daki kadınların arkadan bağlama, Pakistan ve İran kadınlarının yarım örtülerine kadar örtünme kültürden kültüre değişir. Ancak gelenekte var olan her şeyin dini olup/olmadığını tartışanlar da var.
Bunları söylediğimizde rahatsız olanlar çıkıyor. Hemen söyleyeyim ilerleyen zamanlarda, İlahiyatçı kadın akademisyenlerin artmasıyla bu görüşlerin daha rahat konuşulacağını düşünüyorum.
Saklamak, yok saymak
Evet bu görüşler İlahiyatçılar arasında konuşuluyor, tartışılıyor. Gizlemeye saklamaya kimsenin hakkı yok. Farklı fikirleri toplumla buluşturmak ilim ve düşünce insanlarının görevidir.
Matematikte bir noktada kesişen sonsuz doğrular vardır. Fikir çerçevede düşündüğümüzde, öze aykırı olmamak kaydıyla hakikate giden yolların çokluğundan, aynı özü yaşayan farklı geleneklerden bahsedilebilir.
Ancak mutlak hakikatin temeli Allah’tır, şüphesiz en doğrusunu O bilir. Bundan dolayı kadim gelenekte “ benim görüşüm budur, en doğrusunu Allah bilir” sözü vardır. Kaldı ki bu çoğulcu anlayış.
1/ Hukuk ve sosyal devlet içinde özgürce yaşamak isteyenleri rahatlatacaktır.
2/ Kur’an’ın dinamik yapısını ortaya koyacaktır.
3/ Herhangi bir mezhebin diğerlerini hiçe saymasına, çoğunluğun verdiği güçle dini düşünceye sınır koymasına, kendi doğrularını kabul ettirmesine izin vermeyecektir.
İçlerinde Bakanlık, Dekanlık, Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeliği yapmış, kamuoyu tarafından tanınan pek çok İlahiyatçının başörtüsüne farklı yorumlar yaptığını Diyanet de pekala biliyor.
Şimdi can alıcı soru şudur. Diyanet’in içtihatlardaki bu farklılıkları söylememesi, büyük bir vebal değil midir? Elbette vebaldir. Kalın Sağlıcakla!