31 MART 2019 SEÇİMİNDE YAŞANAN KÜLTÜREL MÜSLÜMANLIK

Çarşamba, 13 Ocak 2021

          Türkiye’nin büyük şehirlerinin çoğunun yönetimi i muhalefete geçti. Gerek nüfus gerekse ekonomik güç bakımından değerlendirildiğinde ortaya çıkan sonuç, yakın zamanda büyük bir siyasal değişimin yaşanacağını gösteriyor.

          Pek, bu sonuç nasıl ortaya çıktı?

          Yaşanan ağır krize rağmen iktidar neden bu denli az kayıp verdi.

          Nedir buradaki ana ekten?

          Elbette pek çok etken söz konusu ama ana etkenin tespiti, sonraki süreçte yaşanacak siyasal mücadele de başarılı olabilmenin de yolunu gösterecektir.

          Çok önemli etkiye sahip oldukları muhakkak ama yeterli ve ana unsur değiller . Zira öyle olsaydı iktidarın hiç oy kaybetmemesi hatta oy artışı sağlaması gerekirdi. Normal koşullarda  böylesi imkanlara sahip bir iktidarın oylarının artırması kaçınılmazdır.

          Nedir o şey ?

          O şey kesinlikle “ beka “ adı verilen ölüm kalım mücadelesidir.

          Gerçek şu ki beka dedikleri ölüm kalım mücadelesinin içinde sözde milli ve dini değerler vardı. Sözde diyorum zira iktidarın bu konuda samimi olmadığı, gören gözler, duyan kulaklar ve akleden kafalar için malumdur.

           Ne dediler?

           Ezan, kur’an, İslam, Allah, Kudüs, Mekke, Medine, Cennetin anahtarı, mahşerde berat belgesi ve daha neler var neler…..

           Anımsayalım

           8 Mart Dünya Emekçi kadınlar Günü kutlaması için düzenlenen törende kadınların polis barikatını protesto için attıkları sloganları, haykırışları, bağırış çağırışları, öttürülen düdükleri ezanı protesto olarak çarpıtmaya çalıştılar.

           Sonra Muhalefet seçimi kazanırsa ezanın Arapça okunmasını yasaklayacak, Türkçe okutacak dediler.

           Sonra, Kur’an kurslarını ve imam hatip okullarını kapatacak dediler.

           Sonra, başörtülüler sokağa bile çıkamayacak dediler.

           Sonra muhalefete islam düşmanı, hain, kafir, ateist, dinsiz dediler.

           Sonra, teröristleri belediyelere yerleştirecekler dediler.

           Sonra, PKK dediler, FETÖ dediler.

           Sonra illet dediler, zillet dediler, hatta adi bile dediler.

            Bütün bu ithamların ardından ardından seçmenleri ahiretle korkuttular.

           Bize oy verirseniz, cennetin anahtarı cebinizde olacak bile dediler.

           Bize oy vermezseniz mahşerde kurtuluşunuz yok. Yani haliniz harap dediler.

           Zira bize oy verirseniz cennete gidersiniz sözünün tersi, bize oy vermezseniz cehenneme giderseniz demektir. Bunun tartışılacak bir yanı var mı?

            Gerçek şu ki 31 mart seçimlerinde dinsel değerlerin istismarı sanılandan da daha çok etkili oldu. Kitleler ekonomik krize karşı dinle uyutuldu. Allah ile aldatmanın, kur’an ile kandırmanın son sürümü denilebilecek yol ve yöntemler insafsızca kullanıldı.

            Ne var ki görünenin aksine yapılan bir din taraftarlığı yahut dinsel değerlere sahip çıkma değildi. Zira söyledikleri gerçeğe ve hakka dayanmıyordu. Sahip oldukları dünyevi ikballeri kaybetme korkusu onları din gibi aziz bir duygu ve inancı bile istismar etmeye yöneltti. Evet. Bundan hiç çekinmediler, vicdanları hiç sızlamadı, ruhları daralmadı. Zira öyle anlaşılıyor ki inandıklarını iddia ettikleri o dine ve o dinin değerlerine hakiki manada inanıyor değillerdi. İnanmış olsalardı, islamın en aziz beş temel değeri, onları bu yanlış, davranışlardan men ederdi. İçlerinde taşıdıkları iman yalan söylemeye ve istismara engel olurdu. Gelecek seçimlerde buluşmak dileğiyle!