29 Mart 2024

YIKINTI...!

  • PDF

    Geçen hafta ülkemizin güneydoğu kesimindeki on il arsıldı. Onbinlerce insanımız vefat etti ve yine sayısını bilemediğimiz insanımız enkaz altında kaldı. İnsan canının yanında kıymeti yok ama onbinlerce ev de yıkılarak sahiplerine mezar oldu. Bunu fırsat bilen ve yeniden ümit besleyen eski saldırgan ve utanmaz hanım eskisi vekillerin sesleri oldu. Bunlar ayrı bir konu.

    Deprem gibi doğal afetler dünyanın her yerinde olur. Bilim ve teknolojiyi yaşama geçirmiş ülkeler aynı şiddetteki depremi yok denecek kadar can ve mal kaybıyla atlatırlar. Ancak bizim gibi kaderi bilimin önüne geçiren ülkelerde felaketin boyutu dünya gündemine oturacak derecede yüksek olur. Onun için tedbir alması gerekenlerin vurdum duymazlığı ve her felaketi kader diye geçiştirmesi aslında yeni felaketlerin öncüsü olur.

   Afetlerin büyük yıkıntıları doğadan önce:

   İnsanların cehaleti ve tedbirsizliğinde,

   Aç gözlüğü ve yüksek kar hırsında,

   Eğitimsiz yap satçılarda,

   Denetim mekanizmalarının işlevsizliğiyle ceza yaptırımının az olmasında,

   Siyasilerin oylarının candan daha kıymetli olarak imar aflarını oya endekslemesi gibi nedenlerde yatmaktadır.

   Ne zaman ki bu yanlış tercihlerden vaz geçersek işte o zaman afetlerin büyük yıkıntılarından da kurtulmuş oluruz.

   Konu aslında sadece deprem değildir. Yok edilen ağaçlar yüzünden çığ düşmesinden, akarsu yataklarının imara açılmasına, maden ocaklarında gerekli güvenlik önlemlerinin alınmamasına kadar her olayda yüksek can kaybımız olmaktadır. Buradaki şartların iyileştirilmesi durumunda birilerinin kader dediği can ve mal kayıpları önlenmiş ya da yok denecek kadar aza indirgenmiş olacaktır. İşte o zaman en az kaybımız olacaktır.!

   Yıkıntı, doğal afetlerin olduğu gün değil aslında bilimin inkar edildiği ve gerekli önemin verilmediği günlerde başlar ve sonrası birikerek bir anda felakete dönüşür. Konu şu ya da bu siyasi partinin konusu olmayıp, toplumsal durumdur. Ancak yirmi bir yıl gibi uzun süre iktidar olanlar ise masumiyetsiz diyemeyiz. Toplanma alanlarının imara açılması, yeterli denetimin olmaması ya da var olan denetim mekanizmasının işlevsizliği, bu beledıye bendendir tabi ki koruyacağım gibi basit zihniyetin olması ve imar aflarının kısa aralıklarla yenilenmesi ....... gibi say sayabildiğin kadar.

   Diğer bir konu ise afetlerde organize olamama durumumuzdur. Başta EMASYA “Emniyet-Asayiş-Yardımlaşma” Protokolünün 2010 yılında kaldırılması müdahale gücünün gecikmesi, yavaşlaması ile can kayıplarının artmasında ve yaşayanların kısa sürede sağlıklı şartlarda barındırılmasında engel teşkil etmiştir.

   Halkın devletin yardım kurumlarına güvenmemesi ise ayrı ve sorunun büyük parçalerından biridir. Bu güven bunalımın giderilmesi ise kısa zamanda ve bu yönetimle olacak iş değildir.

   Depremde hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, halkımıza ve yakınlarına sabırlar, yaralananlara da geçmiş olsun dileklerimle sağlık ve şifalar dilerim. Umarım bu büyük felaketten ders çıkararak son yıkıntılarımız olur..

   Hippocrates “Esasında hayatta iki şey vardır: bilim ve şahsi düşünceler. İlki bilgiye yol açar, ikincisi cehalete” ifadesi yirmi bir yılın özetidir.

   Geçmiş olsun Türkiyem, geçmiş olsun halkım. Evlerinin oturanlara mezar olmaması dileğiyle.....

trafik cezası öde kredi kartı ile fatura öde online fatura ödeme fatura öde