“HER ŞEY TERSİNE GİTMEYE BAŞLADI”

Çarşamba, 12 Haziran 2019
Türkiye’yi yöneten kıymetli yöneticiler; neredesiniz? 
Ortalıkta görünmüyorsunuz, bir sorun mu var bizim bilmediğimiz? 
Partili partisiz hangi parti ve partilinin olduğunun önemi yok, sizler o koltuklar için sidik yarışı yapmaya çalışırken 1 yılı aşkın bir süredir sanayici, üretici, esnaf, otomotiv sektörü, inşaat sektörü  Türkiye için KDV üreticisi çöktü iflasa gitti ve gidiyor. 
Küçük esnaflar can çekişiyor, bankalar 100/25 faizle devletin tefecisi olmuş para satıyor. Paraları piyasadan çekiyor ve vatandaş kredi kartları elinde aynı bankanın kuyruklarında faizli para çekmek için bekliyor oldu. Çekler yazılmaya, borçlar ödenmemeye başlandı. Kendi öz vatandaşlarımızın bir birine olan güveni sarsıldı, ülke insanı kendi tasarrufuna geçti, açlık sınırı ve ticaret ahlaksızlığı en üst safhaya geldi, denetim yok, yönetim yok eskiden belediyede zabıtalar etiket kontrolü yapardı nerde o eski günler. 
2019 yılında büyüme yerine ülkede daralma yüzde 2.6, işsizlik oranları yüzde 10.15 oldu, inşaat sektöründe daralma yüzde 10.9 oldu, bu şu demek bu sektörde alakalı olan tüm sektörler ve çalışanlar mağdur edilmiş ve iflasa sürüklenmektedirler. 
Artı yurt dışı tüm sektörlerin iş kapısı kapanmaya başladı ve kapatıldı. Bunu da mı görmüyorsunuz? 
Türkiye’de üreten, istihdamı sağlayan fabrika ve fabrikatörler kalmadı. Son kalede yıkıldı. İşte örneği; Maraton otobüs üreticisi Sabancı TEMSA’yı İSVİÇRE’ye 183. Milyon Euro’ya sattı. 
Nerelerdesiniz  yahu.. Allah aşkına bir kafanızı kaldırın da etrafınıza bakın lütfen. Artı Karadeniz halkı kendi kaderine atıl kalmış bölgeye terkedilmiş durumda. Üretim yok, sanayici yok, fabrika yok, raylı sistem yok, deniz taşımacılığı yok, devlet yok, yap yol-sök yol var… Yol yaparak kalkınma nerede görülmüş.
Her şey tersine gitmeye başladı.
Karadenizli bedava köle!… Bunu net bir şekilde açıklamak gerekirse; doğuda sıkıntı yok, yollarda radar bile yok, dron da yok, yolları sormaya zaten gerek yok. Otobanın kralı var doğu bölgesinde. İstediği şekilde at oynatıyorlar. Neden? Çünkü o bölgede terör var ya tabii olarak biraz özele giriyor, kaldı ki yola radar kurulmuyor, şükür olsun bizde de 100 yıldır rahmetli Abdül Hamit’in projesi olan dere yolunu açmak için delmediğimiz dağ, aşmadığımız engel kalmadı. Akdeniz’i bi Karadeniz’le birleştiremedik gitti. Bu bağlantıyı hemen yaparsak narinceye ucuz olur, uzun nakliye bedelleri ödememiş olarak tüketim maliyetlerimiz düşer. Karadeniz insanının ekonomisi de heba olmamış olur. 
Ayrıca şu trafik tuzağını da anlamış değiliz. Sürekli olarak radarlar kuruluyor. Radarla yakalayamadıklarını  dronlarla havadan yakalıyorlar. Bu takipler sonunda ceza yiyoruz. Sonra ver mehteri verrr…
Bir ton gübre yazlık 1600 lira, kışlık 2400 lira. Bu da en fazla 27 tonluk tırlarla geliyor, fiyatlar artıyor. İşte tam bu yüzden raylı sistemin devreye girmesi gerekiyor. Neden raylı sitem gelmiyor Karadeniz’e? O zaman gübre ve benzeri mahsuller ucuz olur.
Gene bize yazık olur, çünkü fiyat ucuzlarsa Karadenizlilerin ekonomisi büyür, Karadenizlileri ne aç bırakacaksın ne de tok, çünkü birileri böyle istiyor. Ağzına bir parmak bal sür sana ömür boyu atalarından kalma mirası olan hizmeti yapmaya devam etsinler. Tek istekleri olur bürokrasiden çocuğunun tayininin yapılması, birde o senin adamın bu benim adamım tartışması.
Evet yıllar önce bu tür ihtiyaçlar gemilerle deniz yoluyla gelirdi. Gübre depolarımız vardı şimdi onlarda yok oldu, şükür olsun verrr mehteri verrr,,,
Şükür olsun bir fındığımız var onu da kafamıza kim vurursa istediği fiyata alıyor. Zaten millette fındık bahçelerini ve dallarını sökmeye başladı. Yeni çare arıyor yerine başka bir şey üretmek için uğraşıyor. 
Evet; Karadenizlinin ömrü çoluk çocuğu için mücadele vermekle geçti. İlk okul biter bitmez gurbete atıyor kendisini. Sermayesiz meslek inşaattır. Bir keser birde önlüktür onun sermayesi. Ömrü gurbete gidip gelmekle geçer. Yeter ki muhannete muhtaç olmasın. Onurludur kimseye el açmaz çünkü fıtratında bu vardır, tek isteği kafasını sokmaya bir evi birde yuvası olsun. Ömrü bu şekilde biter Karadenizlinin. Sonra çocukları devreye girer, hele birde çocuğunu evlendirirse yandı evlenen çocuk. Yıllarca düğün borcunu ödemek için mücadele verir, sonra yeni ev, sonra gene düğün, yıllar yılları hiç şaşmadan bu şekilde takip eder, kendine özel ayıracak bir günü olmaz, olamaz. Onun tatili, Avrupa turu, dünyayı gezmek gibi lüks adetleri yoktur.. tek derdi geçinmek ve muhannete muhtaç olmamaktır.
Evet, Karadeniz’in kahve rengi altını yok olmaya sürükleniyor. Bunu da görmezden geliyorsunuz zaten. 
Türkiye’de turist rekoru kırılmış bu yıl, 9 milyon turist gelmiş. Doğrudur, adamlar bir aylık maaşı ile Türkiye’de 1 yıl yaşıyorlar! tabi ki. Turizmde rekor kırılacak ama, ülkemizin öz vatandaşları köle gibi bu insanlara hizmet ettiriliyor, bırakalım siyaseti de ülkeyi ayağa kaldıralım.
Hangi partili olursak olalım, önemli değil, ama hep beraber hep birlikte Türkiye olalım. Bu topraklardan başka bu ülkeden başka yerimiz yok. Dünyanın en pahalı arsasında bulunuyoruz.  Değerini ve değerlerimizi bilelim, bir olalım birlikte olalım hep birlikte Türkiye olalım. 
Birde ramazan aylarında belediyeler ve özel sektörler ihtiyacı olana - olmayana yemek verme işini de kaldıralım. Artık yerli üretimden kendi topraklarımızda yetişen gıdalardan, sebzelerden aracı olmadan direk alım yapılarak maliyeti az olanlardan AŞ evleri kuralım, yemek vereceksek. Yemekleri süslü-püslü yerlerde değil AŞ evlerinden dağıtalım. Savurganlıklar var, israf var hepsini tane tane yazmaya gerek görmüyorum. 
Zaten bir Anadolu bir de Karadeniz kaldı. Sen milletsin, sen devletsin, sen her daim devletini savunansın, bu toprakların tek savunucusu ve sınırsız ve karşılıksız askerisin, sen mertsin, sen yiğitsin, sen cefakarsın, sen vefakarsın, sen şehitsin, sen devletinin beka bekçisisin. 
O halde fındığına sahip çık.
En son fındık için 1980 yılında bir miting düzenlendi. O gün bu gündür fındığa sahip çıkamaz olduk.  
Ya korkuyoruz, kendi ürettiğimiz fındığa sahip çıkamıyoruz bile. Ver mehteri verrrr…
Ey Karadenizli, lütfen gaflet uykusundan uyanalım silkilenelim kendimize gelelim, aklımızı başımıza alalım.
Hiç kimse bu yazdıklarımı üzerine almasın lütfen, bu benim şahsi görüşümdür… 
Doğrudur yanlıştır, kabul görür veya görmez… 
Saygılarımla?